Cumartesi

2008 Düğün Modası


Tek gelinlik yetmez!
Ne giyeceğine karar veremeyen gelinler, nikâhta ayrı; düğünde ayrı kıyafet giymeye başladı. İki seremoni arasında saç modellerini bile değiştirenler var.
Vintage modası
Geçmişe özlem hem gelinlikler de hem de nikâh yüzüklerinde kendini gösteriyor. Vintage butikler ve antikacıların yanı sıra, hesaplı fiyatlara gelinlikler bulabileceğiniz siteler mevcut.
Facebook'suz asla!
Evlilik teklif edilen anının video'sunu Youtube'a koymak da olabilir bu; davetiyeyi e-posta ile göndermek de, düğüne geri sayım blog'u kurmak da. Gecede çalınacak şarkılar ve diğer hazırlıklar için arkadaşlar arasında oylama yapmak ve düğün listesini Facebook üzerinden şekillendirmek moda.
Yurtdışında evlilik
Türklerin de sıklıkla başvurduğu bu yöntem sayesinde sektör, geçtiğimiz yıllarda dört kat büyüdü. Yunan adaları, yakın Avrupa ülkeleri ilk tercihlerden. Katılımcı sayısı azaldığı için, düğün masrafı da düşebiliyor.
Renkli gelinlikler
Avrupa ve ABD'de farklı renkleri tercih eden gelinlerin sayısı artıyor. Kırmızı ve mor çok revaçta. Kate Moss'un düğününde siyah veya mor gelinlik giyeceği söyleniyor!
80'lere dönüş
Bugünün gelin ve damatları, genellikle 1980'lerde genç olmuş veya ucundan yakalamış kişiler. Hazır, furya devam ederken düğünde 80'lerden çalacak DJ ve orkestralar tercih ediliyor. Eğlence garantili!
Ekolojik düğünler
Gelinliğinden davetiyesine kadar her şeyi ekolojik olan düğünlerde, gelin ve damada hediye alınmaması, onun yerine belli başlı vakıflara bağışta bulunulması isteniyor.
Temanızı belirlediniz mi?
Düğünlerde misafirleri eglendirmek şart. Bu yüzden farklı temalara yoğunlaşanlar da oluyor. Örneğin gotik düğünler. Hello Kitty temalı seremonilerin sayısı da artıyor. Japonya'daki Daiichi Hanyu otelinde pembe Hello Kitty gelinliği giyiliyor, nikâhınızı kedi kostümü giymiş insanlar kıyıyor.
Nüdist düğünleri
Hazırlıklar, gelinlikdamatlık dertleriyle uğraşmak istemeyen 'nüdistler' için evlenecek çiftin çıplak olduğu nikâh törenleri düzenleniyor. Toplu nüdist nikâhları bile kıyılıyor.
Maceralı balayları Balayında dinlenmek mi! Yeni evliler artık macera tatillerine çıkıyor. Vietnam, Afrika, yeni destinasyonlar...
Kırmızı Cazibe
Moda değişken, akımlar hızla gelip geçiyor. Ama kadınların dünyasında 70 yılı aşkın süredir saltanatını koruyan bir unsur mevcut; kırmızı ruj ve onun baş döndüren cazibesi!
Trendler birbiri ardına gelip geçiyor. Ancak bu döngüde bir güzellik efsanesi var ki hem kullananlar hem de kozmetikçiler ondan asla vazgeçemiyor. Yıllardır neredeyse kadınların tek vazgeçilmezi olan kırmızı ruj, dünyanın en önemli güzellik klasiği olarak tarihe geçmiş durumda...

1930'lu yıllardan itibaren ihtişamıyla tıpkı bir Hollywood divası gibi baştan çıkarma sanatının en önemli detayı olarak hep başrolde kalan kırmızı ruj, kış sezonunda da en çarpıcı dudakları yaratıyor. Yakıcı dudaklar sadece şık ve feminen bir görüntü yaratmakla kalmıyor, aynı zamanda gizli bir flört aracı olarak da erkekleri harekete geçiriyor!


Her gün ayna karşısına geçip, ne giyeceğinize karar veremiyor musunuz? Vücut şeklinize en uygun giysilerin hangileri olduğunu biliyor musunuz?

İster toplu, ister hamile, ister minyon olun, size uygun bir stil mutlaka var. İşte farklı vücut şekillerine uygun giyim önerileri...

Kıvrımlı bir vücuda sahipseniz...
Toplu kadınlar genellikle bol giysiler ve gösterişsiz renklerle vücutlarını saklamak eğilimindedir. Ancak bunun yerine üzerinize oturan, göğüs ve kalçalarınızı saran giysileri tercih etmekte fayda var. Vücudunuz kıvrımlıysa, sezonun trendleri tam size göre.

Özellikle de 50’lerin tarzındaki geniş etekler ve üzerinize oturan üstler. Vücudunuzun beğendiğiniz yanlarını öne çıkarmak için aksesusarlardan da yararlanabilirsiniz. Mesela dikkati ince belinize çekmek için, kontrast renklerde şık bir kemeri, gözden kaçmayacak parlak ayakkabılarla tamamlayabilirsiniz. Unutmayın, bol kesimli giysiler sizi daha da hımbıl gösterir. Üzerinize oturan tok kumaşlar daha şık durur.

Mutlaka bulunması gerekenler:
Poponuzu kaldırıp, bacaklarınızı uzun gösterecek size uygun yapılmış bir pantalon
Uzerinize oturan bir palto
Korse şeklindeki üstler. Belinizi de ortaya çıkarmada birebirdir.
Rahat, yüksek topuklu bir ayakkabı, hem uzun gösterir, hem de yürürken salınmanızı sağlar.
50’lerin seksi havasını yakalamak için V yaka ince bir kazak
Vücudunuza oturan ve düz inen bir etek.

Vücudunuz uzun ve inceyse...
Bu vücut tipine sahip kadınlar hemen her şeyi giyebilirler. Üstte taşınması zor pek çok trend, bu vücut tipinde harika durur. Bu nedenle maceracı olup, değişik kombinasyonları rahatlıkla deneyebilirsiniz. Mesela sezonun dar jeanleri, aşırı cafcaflı baskılar ve üste yapışan jarse elbiseleri tam size göre. Peki nelerden kaçınmanız gerekiyor? Eğer göğsünüz küçükse, düşük kesimli üstlerden uzak duruyorsunuz. Ayrıca baldır hizasında biten kısa paçalı pantalonlar ve dirseğin biraz altında biten kol boyuna da dikkar. Bunlar çok kısaymışsınız gibi bir etki yaratabilir.

Mutlaka bulunması gerekenler:
Dar pantalonlar. Bunları topuklular, ya da babetlerle giyin.
İnce ve üzerinize yapışan uzun elbiseler
Uzun olan gövde boyunu daha kısa göstermek için yatay çizgili üstler
Yüksek topuklu çizmeler
Jean veya şık pantalonlarla giyebileceğiniz jarse üstler
Kemerli bir trençkot

Minyonsanız...
Bu tip bir vücuda sahip olanlar için en önemli şey, giysilerinizin üzerinize oturmasıdır. Tek renk giyinmek ve koyu renkleri seçmek modern bir görünüm ve bütünlük sağlar. Minyonlara en çok kısa etekler yakışır. Bu nedenle bacakları ortaya çıkarmanın zamanı. Uygun çoraplar ve ayakkabılar boyunuzun da daha uzun görünmesini sağlar. Farklı renk ve tarzları birarada kullanmak dikkati böleceğinden, sade modeller, tepeden tırnağa tek bir renk kullanımı ihtiyacınız olan bütünlüğü sağlar.

Mutlaka bulunması gerekenler:
Diz üzeri etekler
Üzerinize oturan kazaklar
Pantalonlarla giymek üzere az topuklu botlar
Üzerinize uygun boru paça pantalonlar. Daha uzun görünmenizi de sağlarlar.
Diz hizasında biten paltolar
İnce bantlı açık ayakkabılarla giyeceğeniz ince, diz üstü 20’li ve 30’lu yılları hatırlatan elbiseler

Armut modeli...
Armut olarak tanımlanan vücut şekli, gerek Beyoncé, gerekse Jennifer Lopez sayesinde beğeni toplayan bir vücut tipi ve üstü ince ama basen ve poposu olan kadınları tarif etmekte kullanılıyor. Armut vücut şekline sahipseniz, kabarık eteklerden ziyade, üzerinize oturan ve düz inen etekleri tercih edin, özellikle çok yüksek topuklu çizme ve ayakkabılarla. Göğsünüzü ortaya çıkarmak için korse tipi üstler, oturuk ceketler veya önü açık bırakılmış bir bluzun içine giyeceğiniz balkonet tarzı sütyenler giyebilirsiniz. Evaze eteklerle boyundan bağlı elbiseler, yaz akşamları ve düğün gibi olaylar için yerinde bir seçim olacaktır. Ama fazla parıltılı kumaşlardan uzak durmakta fayda var, zira bunlara ışığı yansıtarak kıvrımlarınıza fazladan dikkat çeker.

Mutlaka bulunması gerekenler:
Boru paça pantalonlar harika durur ama bel kısmında esneme yapıp açılmamasına dikkat edin.
Alt ve üst dengesini sağlamak için göğüslerinizi kaldıran balkonet tarzı sütyenler
Koyu renk bir etek ki bunu her şeyle giyebilirsiniz.
Anvelop elbiseler. Her beden üst ve altlar için uygun.
Gene geniş kalçalarla dar üstleri dengelemek için çizgili üstler
Sizi ince gösterecek ince çizgili bir takım.

Hamileyseniz...
Hamileyseniz, bol tünik ve elbiselerin altına saklanmyın. İyice açılıp saçılın da demiyoruz ama karnınızın şişkinliğini hafifçe belli eden giysiler şık duracaktır. Çapraz kesimler ve anvelop elbiseler gece giymek için uygundur. Ayrıca hamileliğin ileri safhalarında da giyilebilirler. Kısa üstlere fazla yanaşmayın. Bunun yerine karnınızı kapatacak ama saklmayacak uzunca üstleri tercih edin. Vücudunuza oturan bir şeyler giydiğinizde de, açık yakalı üstler giymeyin.

Mutlaka bulunması gerekenler:
Esnek kumaştan kazak tarzı bir elbise
Hamileler için hazırlanmış kotlardan. İki tane edinseniz fena olmaz.
Anvelop üst ve elbiseler
Pijamayı andıran bol paçalı beli lastikli pantalonlar
Robadan elbiseler. Bunları elbise olarak ya da tünik gibi pantalon üzerinde kullanabilirsiniz.
Babet ayakkabılar, hem rahatlık, hem de şıklık için.

Kalp Krizi


Kalbin yeteri kadar oksijen alamayarak ölmesine kalp krizi (miyokard enfarktüsü) denir. Kalbimiz günlük yaptığımız işe göre bazen daha fazla bazen daha az oksijene ihtiyaç duyar. Oksijeni kalbin kendi damarları yani koroner damarları getirirler. Eğer koroner damarlarda bir tıkanıklık veya daralma söz konusu ise kalp yeteri kadar oksijen alamaz, beslenemez. Beslenemeyen kalp dokusu ölür, işlevini yitirir ve kanı pompalayamaz hale gelir. Sonuç olarak ölümcül bir tablo olan kalp krizi ortaya çıkar.

Kalp krizi geçirmiş kimselerde ölen dokunun yerine yenisi gelmez. İşlevsiz bir yara tabakası oluşur. Yani kalp krizinin verdiği hasar geridönüşü olmayan bir hasardır.

Kalp krizine neden olan koroner damar tıkanıklığının en önemli sebebi “atheroskleroz”dur. Atheroskleroz, damarlarının içine yağ birikintilerinin oturması demektir. Sigara içenlerde ve kolesterolü yüksek kimselerde bu birikintiler sinsice büyürler ve zamanla koroner damarı tamamen tıkarlar. Sonuçta kalbin beslenmesi bozulur ve kalp krizi meydana gelir.

Gençlerde kalp krizi çok nadirdir. Olası nedenler şöyledir:
# Vücudun herhangi bir yerinde oluşan bir pıhtının koroner damarlara ulaşıp aniden tıkaması
# Kalp kapakları hasarlanmış kimselerde kapalçıktan kopan parçaların koroner arterleri tıkaması
# Vaskülitler, kronik hastalıklar
# Kokain kullanımı gibi nedenler olabilir.

Kalp Krizinin Belirtileri Nelerdir?
# Göğüste tam yeri belli olmayan sıkışma hissi veren bir ağrı olur.
# Bu ağrı sol kola ve çeneye doğru yayılır
# Ağrı hareket etmekle artar, dinlenirken azalır, fakat geçmez. Ağrı yarım saatten uzun sürer.
# Ağrıyla birlikte soğuk soğuk terleme ve mide bulantısı vardır.
# Nefes darlığı olur.

Bazı insanlarda belirtiler çok gizli olabilir. Örneğin diyabet hastaları hemen hemen hiç ağrı duymazlar ve sadece nefes darlığı ve soğuk terleme şikayetleri olur. Bazı hastalarda mide ülseri veya pankreatit ağrısıyla kalp krizi ağrısı karıştırılabilir, ülser lehine yanlış yorumlanabilir.

Ne yapmak gerekir?
Bu belirtilerle karşı karşıya kaldığınızda derhal bir yere oturup dinleniniz ve hemen bir sağlık kuruluşuna ulaşmaya çalışınız. Dışarıdaysanız cep telefonuyla yardım isteyiniz. Kesinlikle yürümeye veya merdiven çıkmaya devam etmeyiniz. Çünkü aktiviteye devam etmek zaten oksijen alamayan kalbinizin oksijen talebini daha da artıracaktır.

Son zamanlarda kalp krizi geçirildiğinin anlaşılması halinde bir-iki defa kuvvetlice öksürerek krizde oluşan ritm bozukluğunun düzeltilebileceğini ileri süren yayımlar çıkmıştır, ancak böyle bir yaklaşımın etkinliği henüz tam olarak kanıtlanamamıştır.

Kalp Krizi Geçirme Riskim Var mı?

Kalp hastalıkları açısından risk arzeden durumlar şunlardır:
# Sigara içmek
# Kan lipidlerinin (kolesterol, trigliserid) düzensiz olması
# Diyabet Hastalığı
# Obezite
# 65 yaşını geçmiş olmak

Yukarıdakilerin kaç tanesi yaşamınızda varsa kalp krizi size o kadar yakın demektir. Ancak korkmayın, bu risklerin bazılarını kendinizden uzaklaştırabilirsiniz. Örneğin sigarayı bırakabilirsiniz. Doktorunuzun verdiği tavsiyelere uyarak lipid ve diyabet ilaçlarınızı düzenli kullanabilirsiniz. Hergün düzenli egzersiz yapıp aktivitenizi artırabilirsiniz ve bu risklerin çoğundan uzaklaşabilirsiniz.

Unutmadan ilave edelim; düzenli egzersiz yapmak, ayda bir defa halı sahada arkadaşlarla buluşup maç yapmak değildir. Böylesi düzensizce yapılan sporlar antremana hazır olmayan kalbi yorar. Bir uzmandan yardım alarak düzenli spor yapmanızı tavsiye ederiz.

Bilgisayar Başında Çalışanlar Bu Öneriye Kulak Vermeli
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Evren, bilgisayar başında çalışanlarda gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabildiğini belirterek, ''Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur'' uyarısında bulundu.
Evren, uzun süreli bilgisayar kullanımından kaynaklanan, ''Ekrana Bakma Sendromu'' olarak adlandırılan sorunların, göz sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.
Günde 6 saatten fazla bilgisayar başında çalışanların yüzde 75'inde, zaman içinde gözlerde yorgunluk, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler görüldüğünü anlatan Evren, ''Buradaki dikkat çekici nokta, bu sorunların daha önce göz sağlığı yerinde olanlarda ortaya çıkması'' dedi.
Bilgisayar başındaki işlerin göz sağlığına olumsuz etkisinin masa başındaki diğer işlerden daha fazla olduğunu kaydeden Evren, şöyle konuştu:
''Kitap okurken gözler aşağıya doğru baktığı için, yakına bakmak ve gözün uyum sağlaması daha kolaydır. Gözleri yormaz. Oysa, bilgisayar ekranı karşısında yazıları, gözlerimiz düz karşıya bakarken okuruz. Bu, gözleri zorlayan bir durumdur. Ayrıca, bilgisayar ekranına düz baktığımız için göz kapaklarımız daha aralıktır. Bu durum, gözyaşının daha çok buharlaşmasına ve gözün kurumasına neden olur. Ayrıca, bilgisayar başında yoğun çalışırken göz kırpma sayımız yarı yarıya düşer. Bu durum da gözlerde kuruluğa neden olur.''

-IŞIK YANSIMASI VE ÇÖZÜNÜRLÜK-

Bilgisayar ekranından ışık yansıması ve çözünürlüğün de göz sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğuna dikkati çeken Evren, ekrandan yansıyan ışığın gözü yorduğunu bildirdi.
Bilgisayar ekranına doğru direkt aydınlatma yapılmaması gerektiğini anlatan Evren, ''Bu, bilgisayar ekranının üzerine bir ayna konularak test edilebilir. Oturduğunuz noktadan aynada bir ışık kaynağı görüp görmediğinize bakın. Aynada ışık kaynağı görüyorsanız, ekrana direkt yoğun ışık düşüyor ve yansıyor demektir'' şeklinde konuştu.
Ekranın çözünürlüğü arttıkça, yazıların daha kolay okunduğunu ve göz yorgunluğunun azaldığını belirten Evren, ''Bilgisayar başındaki göz yorgunluğunun nedenlerinden birisi de teşhis edilmemiş kırma kusurlarıdır. Özellikle gizli, yani teşhis edilmemiş hipermetropisi olanlarda bu şikayetler daha çabuk ortaya çıkar'' diye konuştu.
Evren, ''Ekrana Bakma Sendromu''nun sağlıklı bireylerde bile problem olduğu düşünüldüğünde; kuru göz sorunu olan, göz yaşı miktarını azaltan ve vücuttan su atmaya yönelik diüretik grubu tansiyon ilacı, alerji için antihistaminik, doğum kontrol hapı ya da kontakt lens kullananlarda bu sorunun daha belirgin ve hızlı ortaya çıkacağı uyarısını dile getirdi.

-ÇOCUKLAR VE BİLGİSAYAR-

Çocukların bilgisayar kullanımına yönelik açıklamalar da yapan Evren, şunlara dikkati çekti:
''Çocuklar bilgisayar oyunlarına kendilerini çok kaptırırlar ve genellikle yorulduklarını fark etmeden gözlerini son noktaya kadar zorlarlar. Çocukların mükemmel uyum mekanizmaları olduğu için, gözleri ağrısa da kızarsa da bundan şikayetçi olmazlar. Bu da olumsuz durumun farkına varılmasını zorlaştırabilir. Göz kızarıklığı ve gözlerini ovuşturma, böyle bir durumda ortaya çıkan sorunların başındadır.''
Çocuklar için önemli başka bir durumun da bilgisayarların yetişkinlere göre ayarlanması olduğunu kaydeden Evren, çocukların bilgisayar karşısında ekrana bakmak için başlarını daha fazla kaldırmak zorunda olduklarını bildirdi.
Evren, bunun, çocukların göz kaslarının daha çok yorulmasına, gözlerinin kurumasına ve duruş bozukluklarından dolayı olumsuz beden gelişimine neden olduğuna dikkati çekti.

-NELER YAPILMALI-

Evren, bilgisayar kullanan çocukların gözlerini korumak için şu önlemlerin alınması gerektiğini bildirdi:
-Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmaları gerekir.
-Bilgisayar kullanım süreleri günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara vermeleri, oturdukları yerden kalkarak hareket etmeleri sağlanmalıdır.
-Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır.
-Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır.
-Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır.
Evren, erişkinlere yönelik de şu tavsiyelerde bulundu:
-Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmeleri yararlı olur.
-''20-20'' kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur.
-Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır.
-Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır.
-Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır.
-Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir.
-Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur.
-Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır.
-45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan 'Bilgisayar Gözlüğü' kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar.
-Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.
-Sorunlar erken dönemde fark edilir ve gerekli basit önlemler alınırsa, kalıcı hale dönüşmesi önlenir. (AA)

Kadın Sağlığı ve Çalışma Hayatı

Üreme sistemleri ile ilgili farklar dışında, kadın ve erkek işçilerin zararlı iş koşullarından ve bunları kontrol önlemlerinden aynı şekilde etkilendiğine dair yaygın bir yanlış anlayış vardır. Kadınlar ve erkekler çoğu kez aynı hastalıktan etkilenirken, fiziksel, metabolik, hormonal, fizyolojik ve psikolojik olarak faklılık gösterirler.

Örneğin, kadınların ortalama beden ve kas kütlelerinin daha küçük olması nedeniyle kişisel koruyucu giysilerin ve araçların ölçülerine uygun olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Aynı şekilde, ortalama beden kütlesinin erkeklerden daha küçük olması kadınları alkolün karaciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkileri açısından daha duyarlı kılar.

Çalıştıkları iş türleri, yaşam biçimlerini etkileyen sosyoekonomik ortam ve sağlığı geliştirme programlarına katılım ve yanıt açısından da faklılıklar gösterirler. Son zamanlarda bazı değişiklikler olmasına rağmen, kadınlar genellikle sıkıcı derecede rutin ve tekrarlayıcı kazalara maruz kaldıkları işlerde çalışıyorlar. Ücret eşitsizliği yaşıyor; ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi erkeklerin aynı derecede paylaşmadığı sosyal sorumluluklar taşıyorlar.

Gelişmiş ülkelerde kadınların beklenen yaşam süresi, hemen her yaş grubunda, erkeklerden uzundur. Beklenen yaşam süresi 45 yaşındaki bir Japon kadın için 37.5 yıl, İskoç kadın için 32.8 yıl iken diğer birinci dünya ülkelerinden kadınlar için de bu sınırlar arasındadır. Bu gerçekler kadınların sağlıklı olduğu gibi bir algılamaya neden olur. Bu "extra" yılların, çoğu önlenebilir olan kronik hastalıklar ve sakatlıklarla geçirildiği gerçeği ise gözden kaçırılmaktadır. Birçok kadın karşılaştıkları sağlık risklerinden, dolayısıyla bu risklerin kontrolü ve ciddi hastalık ve kazalardan korunma yöntemlerinden haberdar değildir. Örneğin, birçok kadın meme kanseri riskinin fakındayken, zaman içinde kadınlarda majör ölüm nedeni haline gelen kalp hastalıklarının ve primer olarak sigara kullanımındaki artışa bağlı olarak ki koroner arter hastalıkları için de majör risk faktörüdür. artış gösteren akciğer kanserinin farkında değillerdir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1993 yılında, 2500 erişkin kadın ve 1000 erişkin erkekle görüşülerek yapılan ulusal bir araştırma (Harris ve ark.1993) kadınların ciddi sağlık sorunları yaşadıklarını ve gerekli tıbbi yardıma ulaşamadıklarını göstermiştir. Araştırma sonuçlarına göre, her on kadından üç veya dördünün uygun klinik koruyucu hizmet almamaları nedeniyle tanısı konulmamış, tedavi edilebilir hastalık riski taşıdığı saptanmıştır. Koruyucu hizmet almamalarının nedeni, sağlık sigortalarının olmaması veya doktorlarının test yaptırmalarını ve araştırmanın gerekli olduğunu söylememesidir.

Ayrıca, araştırmaya katılan önemli sayıdaki kadının kişisel doktorlarından memnun olmadıkları görülmüştür: on kadından dördü (erkeklerin iki katı) doktorun kendilerini ciddiye almadığını ifade etmiş ve % l7’sine (erkeklerde % 10) problemin "kafasında" olduğu söylenmiştir.
Ruhsal hastalık oranları kadınlar ve erkekler için kabaca aynı iken hastalık türleri değişmektedir: kadınlarda depresyon ve anksiyete bozuklukları daha sık görülürken erkeklerde madde ve alkol bağımlılığı ve anti sosyal kişilik bozuklukları sıktır (Glied ve Kofman 1995).

Erkekler genellikle ruh sağlığı uzmanlarından yardım alırken, kadınlar sıklıkla birinci basamakta tedavi edilmekte ve çoğu ihtiyaç duydukları ilgiyi görememektedir. Kadınlar, özellikle yaşlı kadınlar, fazla oranda psikotropik ilaç reçetesi almakta ve bu durum psikotrop ilaçların muhtemelen aşın tüketildiği konusundaki kaygıyı arttırmaktadır. Çok sık olarak, önlenebilir ve tedavi edilebilir sorunlardan ve stresten kaynaklanan zorluklar, sağlık çalışanları, aile üyeleri, şefler ve çalışma arkadaşları ve hatta kadınların kendileri tarafından "ay hali' veya "yaşam değişikliği" yansıması olarak tanımlanmakta ve tedavi edilmeden bırakılmaktadır.

Saydığımız koşullar, kadınların yaşlı ya da genç olsun bedenlerini tanıdıkları ve onun nasıl işlediğini bildikleri varsayımıyla birleşmektedir. Bu varsayım doğruluktan uzaktır. Bu konuda yaygın bir ihmal ve eleştirilmeden kabul edilmiş yanlış bilgilenme söz konusudur. Çoğu kadın bilgisizliğini açıklamaktan utanmakta ve "normal" veya basit açıklamaları olan semptomlar nedeniyle kaygı taşımaktadır.

Kadınlar, çalışma yaşamının büyük bir kısmında işgücünün %50'sini oluşturduğuna ve bazı sektörlerde daha fazla yer aldıklarına göre; önlenebilir ve düzeltilebilir sağlık sorunları sağlıkları, üretkenlikleri ve çalıştıkları şirketler üzerinde belirgin ve ortadan kaldırılabilir bir yük doğurmaktadır. Bu yük, kadınlar için düzenlenmiş bir işyeri sağlık geliştirme programı ile belirgin şekilde azaltılabilir.

Kadın Sağlığını Geliştirmek için İşyeri Programı
Sağlık bilgisinin büyük bir kısmı gazeteler, dergiler ve televizyon kanalıyla edinilmektedir. Fakat bu bilgilerin çoğu eksiktir ve belli ürünlerin ve hizmetlerin tanıtımı için uyarlanmıştır. Medya, genellikle, tıbbi ve bilimsel gelişmelerin tanıtımında, cevaplandırdığından daha çok soru sormakta ve hatta gereksiz gerginliklere yol açmaktadır. Sağlık çalışanları hastanelerde, kliniklerde ve özel muayenehanelerde hastanın semptomları ile bağlantılı olmayan önemli sağlık konuları ile vakit harcamamak içiıı hastanın verilen bilgileri anlayabilecek bir altyapıya sahip olup olmadığından emin olmak konusunu çoğu kez eksik bırakmaktadırlar.

İyi düzenlenmiş bir işyeri sağlık geliştirme programı, kesin ve tam bilgilenme, grup içinde ve bireysel görüşmelerde soru sorabilme fırsatı, klinik koruyucu hizmetler, sağlık geliştirme etkinliklerine katılını fırsatı, hastalık ve sakatlıkları asgari düzeye çekebilmek için danışmanlık hizmetini içermelidir. İşyeri, sağlık deneyimlerinin ve bilgilerinin paylaşımı için hele de sağlık sorunları iş koşulları ile bağlantılıysa ideal bir ortamdır. Sağlıklı yaşam biçimine ulaşılması ve sağlık geliştirici etkinliklere katılım için çalışma arkadaşlarının varlığı ek bir motivasyon sağlar.
Kadınlara yönelik programlar büyük bir çeşitlilik göstermektedir.

Ernst ve Young adlı büyük bir firma, Londra’daki çalışanları için dışarıdan gelen bir konsültan tarafından düzenlenen Kadınlar İçin Sağlık Seminerleri organize etmiştir. Seminerlere tüm düzeylerden çalışanlar katılmış ve çok memnun kalmışlardır. Katılan kadınlar sunumlarının biçimini belirleme konusunda serbest bırakılmıştır. Konsültan dışarıdan geldiği ve çalışma statüleri için bir tehdit oluşturmadığı için, birlikte kadın sağlığı hakkında kafalarının karışık olduğu birçok konuyu tartışmış ve açıklığa kavuşturmuşlardır.

İngiltere'de BUPA (British United Provident Association) Sağlık Merkezleri 35 bağlantılı ancak coğrafi olarak ayrı birimde gezici sağlık üniteleriyle binlerce kadına hizmet vermiştir. Kadınların büyük bir çoğunluğu sağlık geliştirme programlarına işverenleri tarafından gönderilmiş, geri kalanlar bağımsız olarak katılmışlardır.

BUPA, en azından İngiltere'de, sadece kadınlara koruyucu hizmet veren muhtemelen ilk kadın sağlığı merkeziydi. Hastane bazlı ve bağımsız kadın sağlığı merkezleri yaygınlaşmakta ve varolan sağlık sistemi içinde yeterli hizmet alamayan kadınlar için bir çekim merkezi oluşturmaya başlamaktadır. Prenatal ve obstetrik hizmetler yanında özellikle koruyucu hizmetlere önem veren birinci basamak sağlık hizmeti sunulmaktadır.

Johns Hopkins School of Hygiene and Public Health'den araştırmacılar tarafından, Commonwealth Foundation desteğiyle yapılan, 1994 yılı Kadın Sağlığı Merkezleri Ulusal Araştırmasına göre ABD'de 3600 kadın sağlığı merkezi vardır (Weisman 1995). Bunların %71'i primer olarak rutin jinekolojik muayene, Pap testi ve aile planlaması hizmeti verirken; %82'si gebelik testi ve kürtaj danışmanlığı; %5O'si kürtaj; ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıkların tespiti ve tedavisi, meme muayenesi ve kan basıncı kontrolü hizmetleri verilmektedir. Bu merkezlerin birçoğu çevresindeki işyerlerinin kadın çalışanlarına işyeri kadın sağlığını geliştirme programları çerçevesinde hizmet sunmaktadır.

Verilen hizmet türü ne olursa olsun, kadın çalışanlar için işyeri sağlık geliştirme programının başarısının sırrı sadece sunulan bilgi ve hizmetin güvenilirliğinde değil, daha önemlisi, sunuluş biçiminde yatmaktadır. Programlar kadınların yaklaşımları, anlayışları ve aynı zamanda kaygıları dikkate alınarak belli bir duyarlılıkla hazırlanmış olmalıdır. Bir yandan destekleyici olmalı ve hizmeti bir lütufmuş gibi sunmamalıdır.

Kadınların Sağlığı ve Çalışma Yaşamları
Kadınlar ücretli işgücü piyasasında kalıcıdır. Hatta birçok endüstrinin temel işgücünü oluşturmaktadır. Erkeklerle her açıdan eşit uygulamalarla karşılaşmalıdırlar. Sadece bazı sağlık deneyimleri açısından farklılık gösterirler. Sağlık geliştirme programı kadınları bu farklılıklar konusunda bilgilendirmeli; ihtiyaç duydukları ve istedikleri sağlık hizmeti türüne ve kalitesine ulaşmaları için güçlendirmelidir.

Şirketler ve yöneticiler kadınların çoğunun önemli kadın hastalıkları yaşamadıkları, yaşayan küçük bir kısım için de önleme ve kontrolün mümkün olduğu konusunda eğitilmelidir. Kadın hastalıkları, çok nadir olgular dışında ve benzer hastalıkları olan erkeklerden daha sık olmayacak düzeyde, kadınların tam katılımı ve etkin iş performansının önünde engel oluşturmamaktadır.
Birçok kadın yönetici bulundukları yüksek pozisyonları sadece işlerinin mükemmel olmasından dolayı değil, aynı zamanda hiçbir kadın hastalığı yaşamadıklarından dolayı elde etmişlerdir.

Bu durum bazı kadın yöneticilerin bu tür sorunları yaşayan kadınlara karşı daha tahammülsüz ve destekleyici olmayan bir tavır sergilemelerine yol açabilir. Görünen o ki, işyerinde kadınların yükselmelerinin önündeki engellerden biri de kadınların kendileridir.

Kadın sağlığı konularına ve sorunlarına odaklanan ve onları uygun duyarlılık ve bağlantı ile yönlendiren bir işyeri kadın sağlığı geliştirme programının sadece çalışan kadınlara değil, aynı zamanda onların aileleri, toplum ve çalıştıkları işyerlerine de faydası vardır.

100-Year-Olds' Secret: Stay Aware
April 3, 2007 -- The key to long life is a vivid interest in the world around you, a survey of 100-year-olds suggests.

That means people born when Teddy Roosevelt was president are watching music videos, ordering at Starbucks, and even listening to iPods, according to the poll from Evercare, a division of UnitedHealth Group focused on the health care needs of Americans aged 50 and older.
"We are finding older Americans are staying engaged and staying on top of what is going on in the world," Sherri Snelling, director of caregiving services at Evercare, tells WebMD.
Evercare's second annual telephone poll of 100 people aged 99 and older isn't a scientific study -- it's a snapshot of the attitudes of American 100-year-olds.

Eighty-seven percent of survey respondents were white; 70% still lived at home; 95% were 100 or older; and 70% were women.
The point of the poll, Snelling says, is simply to look at what successful aging looks like."When we think about the different aspects of staying involved in the world around us, these nuggets of information are helpful to us," she says.

Some of those nuggets:
31% of centenarians have watched reality TV shows.27% of centenarians have watched MTV or music videos.1 in 7 centenarians has played video games.68% of centenarians get their news from television, although 40% read newspapers.11% of centenarians have ordered from Starbucks.When asked whom they most trust to tell the truth, 34% of centenarians chose their minister, rabbi, or priest -- just ahead of their doctor or nurse at 28%.

The most poignant finding is that 100-year-olds value their memories more than their physical comfort. When asked what they would like to change the most, 34% said "better memory" while 27% said "less aches and pains."

What was the most memorable day of their lives? Their wedding day, said 28% of centenarians.On the other hand, 106-year-old Virginian Martha Hanks says there's no special secret to long life."I didn't do anything special," Hanks tells WebMD. "I just lived a normal life."

3 - Day Fruit Fast
It is a very simple and effective way to cleanse and de-toxify your body. Just eat fruits and drink fruit juice throughout the 3 days.
You will be suprised when your friends tell you how radiant you look.
During the "fruit fast", you can eat different fruits at different times, although occasionaly mixed fruit with salad would also be permissible and more interesting.

Radiant skin booster drink
Enjoy radiant skin an instant energy boost with invigorating fusion of strawberries and banana. Rich in vitamin C, calcium and healing phytochemicals, strawberries are great for healthy skin.
Revitalize yourself with this drink before your leave for work in the morning to give your skin a well - deserved radiance booster
Ingredients for radiance booster drink :
1 banana
1/2 cup of strawberries
1 tablespoon honey
1 cup plain yogurt
Put all ingredients into a blender. Blend until creamy texture is obtained and drink it immediately.
This drink will revive the dull looking and enjoy a healthy glow skin.

D-I-Y Remedy for Oily Skin
You can find the best ingredients from the kitchen. The best solution might be to turn to a natural remedy. How to do it ?
Ingredients : One ripe banana, one tablespoon of honey and a few drops of orange/lemon juice
Mix all in one bowl and apply it as a mask, a deep cleansing mask.
Put it on in abt 15 ~ 20 min. Later, simply rinse it off with cool water or gently wipe it off with a warm wash cloth.
The result, smooth, oil-free and soft skin like a baby. Try it a few times and you will see the different.

Golden-needle-mushroom can destroy cancer cells
Golden-needle-mushroom successfully kills 95% of cancer cells( Taiwan Report) Research done by Singapore U shows that eating this mushroom can destroy 95% of cancer cells in our body by boosting our immune system.

Professor Phan Hwai Chong of Yang Ming Research Centre in Taiwan told that consuming this kind of mushroom, one of the ingredients in the mushroom can trigger the multiplication of our healthy 'defensive' cells. By out-numbering the cancer cells, healthy cells help radicate cancer cells. American scientists have since run tests on this particular type of mushroom extract with blood, done outside human body. Results show that mushroom extract is able to destroy cancer cells. According to Taiwan professor, since healthy 'fighting' cells can be multiplied to tens & thousands of times, it can either be used as drip or just by eating mushroom.

Quick activity tips
•Take any opportunities you get to walk about while at work.•During a break at work, go for a walk/ stretch and move your arms and legs around your workstation.•If work is getting too busy and you miss an activity session, don’t worry. Try your best to get back to your activity plan as soon as possible.•Take the stairs instead of the lift.•Wash the car by hand instead of taking it to the car wash.•Walk or cycle for short errands rather than taking the car.•Throw away the remote control!
HOW TO MOTIVATE YOURSELF TO BE ACTIVE???
•Set activity goal.•Choose the best time and the most convenient time for you to exercise.•Choose activities that you enjoy doing.•Keep sport shoes and sport wears in a place that you spend a lot of time.•Stick reminders in key places (refrigerator, computer) to remind you to do activity or ask a friend to send email or phone reminders.
The mushroom is most frequently taken with steam boat. Cooking time should be less than 3 minutes, or the healing property would greatly diminish.

Pazar

Viagra Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Bu küçük mavi hap pek çok insanın cinsel hayatının ayrılmaz parçası oldu.
İşte bu mucizevi ilaç hakkında bazı bilgiler:
1. İlk olarak Pfizer tarafından çıkarılan baklava şeklindeki tabletlerin etkin maddesi sildenafil. Dünya ilaç tarihinde en hızla genişleyen satış rakamına bu ilaç ulaştı.
2. Viagra cinsel arzu uyandırmıyor ve ancak ‘partnerini cinsel olarak arzulayan’ erkeklerde ereksiyon sağlıyor. Bu nedenle, cinsel gücüne Viagra sayesinde kavuşan pek çok erkek, ‘cinsel yönden arzulayabilecekleri’ genç kadınlar uğruna eşlerinden boşandı. Viagra boşanmaları adı verilen bu süreç, feministleri çılgına çeviriyor.
3. Türkiye’de ilk başlarda ‘doktor heyeti’ raporunu istinaden yazılan reçeteyle verilen Viagra, bugün artık reçetesiz satın alınabiliyor. Amerika ve İngiltere gibi Viagra’nın reçeteye tabi olduğu ülkelerde ise online ilaç satışı yoluyla Viagra satışları gerçekleşiyor. Diabet ve tansiyon hastalarının Viagra’yı doktor kontrolünde kullanması tavsiye ediliyor.
4. Online yoldan satılan viagraların pek çoğu sahte. Batı’da ‘sahte viagra’ satışının önlenmesi için Viagra satışlarının reçetesiz hale getirilmesi konusu da tartışılıyor.
5. Viagra bir tedavi, sertleşme bozukluğu ise bir semptom. Sertleşme bozukluğunun kardiyo vasküler bir bozukluktan dolayı ortaya çıktığı durumda, doktora danışmadan viagra kullanan erkekler, kalp rahatsızlığını görmezlikten gelmiş olabiliyor. Bu durumda yaşanan kalp krizlerinin sorumlusu Viagra değil, kullanıcının zaten mevcut olan kalp sorunları oluyor.
6. Vigrayı greyfurt suyuyla almak kandaki sildenafil seviyesinde ufak bir yükselmeye neden olabilir. Aynı şekilde karpuzda bulunan sitrülin maddesi de vücut tarafından arjinin maddesine çevriliyor ve bu maddenin vücuttaki etkisi Viagranın etkisine benziyor.
7. Viagra’nın en çok rastlanan yan etkileri, başağrısı, göz kararması ve göz kararması. 2005 ve 2007 yıllarında Amerikan Federal İlaç Dairesi, Pfizer’i uyararak kullanıclara Viagra’Nı körlük ve sağırlığa yol açabileceği uyarsında bulunmasını istedi. Kalp rahatsızlığıyla ilgili ilaç kullananlar veya nitrat bileşiği içeren maddelerle birlikte alındığında Viagranın tehlikeli yan etkileri görülebiliyor.
8. Viagra her ne kadar ereksiyon sağlıyorsa da Belfast’taki Queen’s Üniversitesi’nden Dr.David Green’in yaptığı bir araştırmaya göre Viagra sperm hücrelerinin ‘dölleme’ yeteneğini düşürüyor. Ancak Viagra kullanan erkelerin pek çoğu zaten artık çocuk sahibi olmak istemeyen bir yaş grubunda oldukları için, bur durum ciddi bir sorun olarak görülmüyor.
9. Viagra’nın kategorisi içinde değerlendirilebilecek Sextasy, Poke ve Vitamin V gibi ilaçlar kokain ve eskstazi’nin etkisini dengeleme işlevi görüyor. Ama Viagra’yı amil nitratlarla karıştırmak ani tansiyon düşmelerine yol açabiliyor ki bunu sonucunda kalp krizi riski yüksek. Viagra’yı asla uyuşturucuyla birlikte kullanmamak gerekiyor.
10. Viagra, cinsel gücü pekiştirmek açısından erkeklerde o kadar garantili bir etkiye sahip ki bir tür psikolojik bağımlılık yaratabiliyor. Normalde ereksiyon bozukluğu yaşamayacak bile olsalar, bazı kullanıcılar ‘her ihtimale karşı’ viagra almayı sürdürüyorlar.

Viagra Nedir Kimler Kullanabilir???
Erektil Disfonksiyon (Penis sertleşmesi bozukluğu), 40 yaş üzeri her iki erkekten birinde görülebilen bir durumdur. Viagra (Sildenafil Citrate) bu sorunu ortadan kaldırmada yardımcı bir ilaçtır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1998 yılında FDA onayını almış ve pazara sunulmuştur.
Erektil disfonksiyon, bir erkek için son derece önemli ve hassas bir durumdur. Özellikle sağlık bilincinin tam gelişmediği toplumlarda kimseye söylenemeyen ve danışılamayan bir durumdur. Cinsel organın sertleşmemesi veya cinsel ilişki için yeterli süre sert kalamaması (empotans) değişik nedenlerle ortaya çıkabilir. Psikolojik nedenlerle olabileceği gibi bazı ilaç etkileşimleri veya damarsal sorunlar temelde yatabilir.

Penis sertleşmesi, bir erkeğin cinsel olarak uyarılması ile penise doğru kan taşıyan atardamarların genişlemesi ve daha çok kanı penisin süngersi dokularına taşıması ve penisten kanı geri götüren toplardamarlarında büzülmesi ile kanın penis içindeki süngersi dokularda göllenmesi ile başlar. Kan akımındaki bu kontrol, süngersi dokudaki endotel ve sinir hücrelerinden salgılanan NO (nitrik oksit) tarafından sağlanır. NO, atardamar duvarlarının genişlemesini sağlayan Siklik guanosine monofosfat (GMP) yapımını uyarır. Sidenfil Citrate (viagra) cinsel uyarı ile GMP yapımı arttığında devreye girer ve ortamdaki GMP’yi parçalayan enzimleri baskılar, GMP’nin etkinliğini arttırarak sertleşmeyi ve sertleşmenin uzun sürmesini sağlar.

Ciddi damar sorunları olan erkeklerde Viagra etkin olmayabilir.Cinsel ilişkiden bir saat kadar önce alınması önerilen Viagra, yutularak alındıktan 30 dakika kadar sonra etkinliğini göstermeye başlar ve etkisi 4 saat kadar sürer. Viagra kullanan kişilerde vücudun diğer bölgelerinde de atardamarlarda genişlemeler olacaktır bu etki dolayısı nedeni ile baş ağrısı, baş dönmesi gibi şikayetler görülebilir. Mutlaka uzman doktor önerisi ile kullanılması gerekir. İlacın diğer yan etkileri de; görmede bulanıklaşma, midede yanma, yüzde kızarma, burun akıntısı, ışığa karşı hassasiyettir.
Yan etkiler doz yükseldikçe artmaktadır. Doz ayarlanması ve ilacın kullanımı hekim kontrolünde yapılmalıdır. Günlük önerilen dozu 50 mg.’dır. 25 mg. da yeterli olabilmektedir. Bazı kişilerde doz, 100 mg.’ye kadar, sadece doktor tarafından yükseltilebilir.
Özet:Viagrayı kimler kullanmamalıdırNitrat içeren nitrogliserinli vs kalp ilaçlari kullananlar Vıagra kullanmamalıdır.Tehlikeli şekilde tansiyon düşürebilir.
Çocuklar ve kadınlarda Vıagra kullanmamalıdır.Viagra kullanmadan önce Check-up yaptırılmalıdır.Erektil fonksiyon bozukluğunun nedeni bilinmelidirLosemi, Akdeniz anemisi, myeloma gibi peniste ereksiyon olmamasına neden olabilen hastalıkları olanlarKullandığınız ilaçlarınızı doktorunuza bildirimelisinizNasıl kullanılmalıDoktor kontrolünde almalısınızGünde 1 tane ve cinsel aktiviteden 30 dk. ile 4 saat arasında alınabilinir.
Bilinen yan etkileri
Baş ağrısıKızarma, kıpkırmızı olmakMide bozukluğuBurun tıkanıklığıİdrar yollarında enfeksiyon Görüşte değişiklikler- mavi yeşil renklerde değişiklikler ışığa aşırı hassasiyet İshal
Kesinlikle yasak olduğu durumlar
1. Kalp krizi geçirenler, felc, inme, beyin kanamasi geçirenler, veya son 6 ayda hayati tehlikesi olanlar
2. Önemli düşük tansiyon veya yüksek tansiyon yaşayanlar
3. Kalp yetmezliği yaşayanlar veya kroner damar hastalıkları olanlar4. “Retinitis pigmentosa” denen bir göz bozukluğu olanlar

Cumartesi

Kozmetikler ve allerji

Hatırı sayılır miktarda para ödeyerek bir nemlendirici aldınız... Ürün size “hipoallerjenik” olarak sunulduğu ve “kaliteli” bir marka olduğu için tereddüt etmeden kullanmaya başladınız. 2-3 gün sonra yüzünüzde kızarıklık ve kaşıntı başladı ve gittikçe artan bir dermatit (egzama) tablosu ortaya çıktı... Bu durum özellikle hanımlar arasında oldukça sık rastlanan bir talihsizliktir. Kullanılan kozmetik madde allerji yapmıştır.

Hem de “hipoallerjenik” (allerji yapma ihtimali zayıf) olduğu halde. Kullanılan ürün hipoallerjenik değil ise, ciltte dermatit oluşturma riski şüphesiz daha da fazla olacaktır.Kozmetikler niçin dermatit yapıyor? Sağlık ve güzelleşmek için kullanılan bu ürünlerin cilde zarar vermeyecek şekilde üretilmesi gerekmez mi? Bu maddelerin denetimi yok mu?

Ne yazık ki ülkemizde gıda maddelerinin üretimi bile kontrol ve denetim altına alınamamıştır ve kozmetikler için böyle bir beklenti içinde olmak fazlaca “iyimserlik” olacaktır. ABD ‘de yapılan araştırmalarda kozmetik maddeler içinde 2983 adet kimyasal madde olduğunu ve bunların 884 tanesinin toksik özellikte olduğu belirlenmiştir. Kozmetiklerle allerji nasıl gelişir? Bu konu tamamen kişinin cilt yapısı ve bağışıklık sistemi ile ilişkilidir. Bağışıklık sistemi organizmayı yabancı maddelerden korumak üzere programlanmıştır. Bunlar genellikle bakteriler, virüsler ve tümörleşen hücrelerdir.

Bağışıklık sistemi hergün hücrelerimizi adeta tek tek kontrol ederek vücudun “sağlık durumunu” idame ettirir. Maalesef bazı kişilerde kozmetikler ve sanitasyon maddeleri (ör: sabun) içindeki partiküller zararlı madde olarak algılanır ve vücutta bunlara karşı “dermatit” ile sonuçlanacak reaksiyon (tepkime) başlatılır. Kozmetikler 2 farklı dermatite neden olur:“Allerjik kontakt dermatit” ve “İrritan kontakt dermatit”. Birincisi adın da anlaşıldığı gibi doğrudan doğruya kozmetiklere allerji gelişmesiyle ortaya çıkar.
Önceden herhangi bir allerjen maddenin teması ile duyarlanmış deriye aynı maddenin tekrar temas etmesi ile ortaya çıkan bağışıklık sistemi aracılıklı bir reaksiyondur. Kontakt dermatit tanısı konan hastaların yaklaşık % 25-30 kadarını allerjik kontakt dermatit oluşturmaktadır. Allerjene karşı gelişen duyarlılık haftalarca, yıllarca hatta çoğu kez bütün bir ömür boyu devam edebilir. Allerji gelişmiş olan maddeye her temas edildiğinde, dermatit bulguları ortaya çıkar İrritan kontakt dermatit ise kozmetik ve sanitasyon ürünleri içindeki “tahriş edici” maddelere bağlı olarak ortaya çıkar.

Deriye dışardan temas eden bir takım tahriş edici maddelerin oluşturduğu immünolojik olmayan, yani bağışıklık sistemi tarafından başlatılmayan reaksiyonlardır. Tüm kontakt dermatit olgularının ortalama %70’ini oluşturur. Maddelerin toksik etkisine bağlı olarak ortaya çıkar. Önceden duyarlılık kazanılmış olması gerekmez ve maddeyle ilk kez temas edilmesi sonrasında bile meydana gelebilir.Kozmetik allerjilerine nasıl tanı konur?Bu tür kontakt (temas) allerjilerinde uyglanan özel bir tanı yöntemi vardır. Yama testi (patch test) adı verilen ve vücutta temas allerjilerine neden olduğu bilinen temel maddeleri içeren bu test sırt bölgesine uygulanır ve kişinin allerjik olduğu maddeler belirlenir.

Bu tespit çok önemlidir, çünkü temas allerjilerinin “kalıcı” bir tedavisi yoktur. Tek tedavi yöntemi allerji yapan maddelerden uzak kalınmasıdır. Birden fazla kozmetik ürün kullanıyorum, acaba allerjimin sebebi hangisi? Bu durumda bir allerji uzmanına başvurmanız gerekir. Kullanmakta olduğunuz kozmetik maddeler yama testine benzer bir metodla değerlendirilerek hangisinin allerji nedeni olduğu tespit edilebilir.Kozmetik allerjilerinden korunmak mümkün mü?Öncelikle kaliteli ve markalı ürünler tercih edilmelidir. Daha önce kullanılmamış olan bir ürün ilk kullanımda yüze ya da ellere değil, vücudun başka bir bölgesine (ör: kolun iç kısmına) ve çok az miktarda 2-3 gün süreyle uygulanmalıdır.

Sözkonusu ürün uygulama bölgesinde herhangi bir reaksiyona neden olmuyor ise kullanılmaya başlanmalıdır. Bu konuda emin olunamıyor ise bir uzman doktordan yardım alınmalıdır. Sözün özü;Kozmetikler ve sanitasyon ürünleri, modern dünyada günlük hayatın vazgeçilemez bir parçasıdır. Bazen istenmeyen etkilere neden olsalar da onları kullanmaya devam edeceğiz. Bu nedenle, her konuda olduğu gibi kozmetikler konusunda da “bilgili” birer tüketici olmak ve sağlığımızın için en doğrusunu uygulamayı bilmek zorundayız.
FRANCE HOSPITAL
All citizens can go to a France hospital for free. France has one of the best healthcare systems in the world. The healthcare system offers high quality services that are easily accessible. Any resident of France is covered by the state social security system that includes free health insurance that is accepted by any France hospital.

Other European citizens that live in Iceland,Lichtenstein, and Norway are automatically entitled to the free health insurance also and can be seen in a France hospital. The free healthcare is for all European citizens that might be traveling through, looking to move there are automatically entitled to the healthcare program. There are 25 member states that are a part of the social security system and all residents can take part in the program.

All people living in France can apply for the health insurance program. This includes foreign exchange students living in the country temporarily that might find a need to go to a France hospital. They are entitled. All children and family members to a resident of France are included in the free medical provided by France.

If you have the free insurance provided by the social security in France then you are free to choose whichever doctor and whichever France hospital you would like to go to. This includes dentists, private clinics, and more. If you have private health insurance, then you must find out where your insurance will allow you to go.

All appointments are made by phone through the social security medical plan. All appointments should be made a day or two in advance. If you need special treatment in a France hospital waiting time can be a week or several months.

If you have an emergency and must be seen at a France hospital, by French law, no one can be turned away medical care based on an emergency. However, the hospital has the right and responsibility to determine what an emergency is.

A France hospital provides some of the best medical care in the world and France believes that everyone is entitled to free health insurance. If you are a citizen in France, then you can apply for the social security healthcare system offered.
FRANCES GOVERNMENT
France’s government believes that freedom is the rule and its restriction is the exception; any restriction of Freedom must be provided for by Law and must follow the principles of necessity and proportionality. France’s government goes by the principles of the Declaration of the Rights of Man and of the citizen.

A fundamental document stemming from the French Revolution that is the Declaration of the rights of Man and of the Citizen. This document defines individual and collective rights as one. This document is one of the first documents taking a step toward writing a constitution. France’s government believes that these fundamental rights are not only for French citizens, but for all men and there are no exceptions to this document.
France’s government declaration is very similar to the United States Constitution and the Bill of Rights. This declaration provides for freedom of speech and freedom of the press. There is a slightly weaker guarantee of freedom of religion It states that people can believe what they want to as long as they don’t trouble the public order established by the law. It gives people the right to own properly but also says France’s government has the right to eminent domain.

The declaration is individualistic and says that people have the right to be themselves and keep to themselves. Individuality is okay, but freedom of assembly is not addressed and liberty of association.

It is said by the French Government that the reason the declaration for human rights does not address freedom of assembly and association and recognize religious issues is because during the time the document was written and agreed upon by the Parliament of France, the importance of these individual rights were not recognized as being important. They were understood to extend to women and various ethnic groups and that was a big step at the time of the document writing.

France’s government believes in individuality and freedom for all. France believes that anything that gets in the way of freedom is a restriction and against the law. All people have the right to individuality and the right to be themselves but not to rally and disrupt the public in any way with their beliefs.

MEME KANSERİNDE ALTERNATİF TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Doktorlar cilt tümörleri hariç tutulursa, Meme kanseri, kadınlarda görülen en yaygın tümörü olduğunu söylemektedir.Nadiren erkeklerde görülürse de, 30 yaş üzerindeki her kadının korkulu rüyasıdır. Maalesef son yıllarda meme kanseri, artık daha genç yaşlarda görülmeye başlamıştır.Meme kanseri açısından riskli olan gruplar: Yaş, ailesinde kanser(özellikle meme kanseri) olanlar, sigara içimi, alkol, daha önce radyasyona maruz kalanlar(göğüs bölgesinde), menapoza girmiş kadınlar, şişmanlık sayılabilir. Ama en önemlisi kadınlık hormonu olan “östrogen”nin, yaşamdaki seviyesinin seyridir.

Kan östrogen seviyesi yüksek olanlarda tümörün nüksü, tedaviye direnç(yanıtsızlık) ve ölüm olasılığı daha yüksektir. Tümör dokusunda östrogen reseptörü pozitif(+) tespit edilenlerde, tedaviye yanıt oranı daha yüksektir.Meme kanseri, tümörün evresine göre tedavi edilir. Ancak, tıbbı otoriteler ve onkologlarca, meme kanserinin standart bir tedavi mütabakatı sağlanamamıştır. Klasik tıbbi tedavilerde ekol farklılıkları vardır.

Sadece cerrahide bile, tümör tespit edilmişken, “meme koruyucu” yaklaşımdan, kanser oluşmamış ama, kanser oluşma riski olan memenin tümüyle alınmasına kadar farklılıklar içeren yaklaşımlar mevcuttur.Meme kanserinin klasik tıbbi tedavisi mutlaka “multidisipliner” yani farklı branşların birlikte tedavi planlaması yapması şeklinde olmalıdır. Hangi tedavinin hangi sırada yapılacağına birlikte karar verilmelidir. Her ne kadar bilimsel “metaanaliz” adı verilen çalışmalarda, meme kanserli hastaların sağ kalımında (yaşam süresi) tedavi edilemeyenlerle kıyaslandığında, herhangi bir fark tespit edilememiş ise de, bazı meme kanserli hastalarda klasik tıbbi tedavilerin doğru planlanarak uygulanmasından yanayım.Klasik tıbbi tedavilere ilave olarak, alternatif tedaviler “mutlaka klasik tedavilerden önce başlamalı” ve klasik tedavilerle eş zamanlı olarak sürdürülmelidir.

MEME KANSERİNDE ALTERNATİF TEDAVİ METODLARIA) Ozon terapi(oksijen tedavisi)B) Fitoterapi(Bitkisel Tedavi)C) Natürel(Doğal) TedavilerD) Vitamin-Mineral ve Preparatlar

FAYDALI VİTAMİN VE MİNERALLER

1. Coenzyme 910(120 mg/gün) / 3 kez-gün

2. Calcium-glucaate (500-1000 mg/gün) / 3 kez-gün

3. Vitamin A (25.000 ıu/day)

4. Vitamin E (800 ıu/day)

5. Vitamin C (250-5000 2 kez-gün)

6. Selenium (200-400 microgram/day)

7. Bromelain 500 mg

FAYDALI BİTKİLER

1. Astragalus; P53 cevabıyla kanser yayılımını durdurur.

2. Maitake;Tümör gelişimini yavaşlatır, immün sistemi sitümile eder.

3. Milkthistle(Silymarin);Kanser hücreleri üzerindeki östrogen reseptörlerini bağlar.

4. Mistletoe(Loranthus yada Mulberry);İmmün sistemin baskılanmasını engelleyerek kemoterapiye destek olarak kullanılır.

5. Quercetin;Çok ilaçlı tedaviye dirençli meme kanserli hastalarda, kanser hücrelerinin ölümünü hızlandırır.

6. Resveratrol(Siyah üzüm şurubu);Tümör gelişimine neden olan hücresel mekanizmaları durdurur.

7. Soy isoflavone;Kanser hücrelerindeki östrogen’i bloke eder, p21 genini aktive eder.

8. St. John’s Worth(Sarı Kantaron);Kanser hücrelerinin komşu dokulara yayılımını engeller.

9. Turmeric(Curcumin Tablet):P53 genini aktive eder, kanseri aktive eden diğer genleri ise baskılar.

10. Vitex;Meme kanseri hücrelerinin gelişimini inhibe edebilir.

11. Alnoni;Bağışıklık sistemini güçlendirir, kemo ve radyoterapinin etkilerini azaltır.

BİR MEME KANSERLİ İÇİN SAKINCALI BİTKİLER

1. Cordyceps

2. Dan shen

3. Fennel

4. Licorice

FAYDALI BİTKİSEL KARIŞIMLAR

1) GLA(Sibirya Sedir Yağı) (Sibirya ormanlarında yetişen sedir çamlarından elde edilir, GLA oranı en yüksek bitkisel karışımdır, içinde A E C vitamini, selenium ve çinko minerali vardır. Meme kanserinde en yaygın kullanılan tamoksifen’in etkinliğini arttırır.

2) Cinnamon twig ve poria pill (geleneksel bir çin bitkisel karışımı olup overler üzerinden etkisini göstererek kandaki östrogen miktarını azaltır.)

3) Dong Quai ve Peony Powder (geleneksel bir çin karşımı olup östrogen üretimini azaltması etkisinden faydalanılır, geniş bir kullanım alanı vardır. Tamokisfen’in etkisini arttırır.)

4) Essiac ve Hoxsey (Kanser hücrelerinin aktivasyonunu azaltan uzun süreli kullanılan bir Amerikan karışımıdır, kemoterapiye bağlı yan etkileri özellikle lökosit(beyaz hücre) eksikliğinde bütün kan hücrelerinin üretimini uyararak yardımcı olur.

5) Two-Cured Decoction (Geleneksel bir çin bitkisel karışımıdır, meme kanserli hücrelerde östrogen seviyesini azaltır, geleneksel kullanımında kanser hücrelerinin akciğere yayılımını durdurduğu düşünülmektedir. Ateşli durumlarda bu bileşik asla kullanılmamalıdır.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

1) Vücuttaki yağ dokusunun azaltılması bunun için egzersiz yapılmalı ve beslenmedeki yağın azaltılmasına dikkat edilmelidir. Bunun içinde mümkünse kırmızı et, tereyağı ve margarinli yiyeceklerden kaçınmalıdır. Özellikle menapoza girmiş kadınların dikkat etmesi gerekir. Kanserden korunmak için Omega 3 yağ asidi mutlaka alınmalıdır. Mümkünse beyaz et özellikle balık yenmelidir. Zeytinyağı kontrollü bir biçimde yenilebilir.Vejetaryen bir beslenmeye geçilmelidir. Mevsimlik sebze ve meyvelerin yenilmesine tufanda-sera sebze ve meyvelerden ise kaçınmaya azami dikkat gösterilmelidir. Beta-carotene içeren sebzeler ve meyveler yenilmelidir. (Meme kanserli kadınların kanında beta-carotene seviyelerinin düşük olduğu görülmüştür.) En etkili ve en güvenilir beta-carotene seviyelerinin sağlanması koyu yeşil sarı ya da turuncu sebzelerin günlük alınmasıyla mümkündür.

2)Brokoli mutlaka yenmelidir. Brokoli, sulphoraphane içerir, bu madde karsinojenik toksinleri elimine etmeye yardımcı olur günlük olarak alınmalıdır meme kanseri hücrelerin gelişimini uyaran ve östrogen bağlayan bir etki gösterir. Kızarmış ve kömürde pişmiş yiyeceklerden kaçınmalıdır. Tatlı ve hormon içeren maddelerin kullanımı asgari seviyeye düşürülmelidir. Çünkü insülin hormonunun yükselmesine neden olan yüksek kan şekeri seviyesi meme kanseri hücrelerinin gelişimini hızlandırır. Doğal şekerler az miktarda da olsa yenilebilir.

3) Vitamin D’nin meme kanserli hücreleri, normal sağlıklı hücrelere dönüşümüne yardım ettiğine dair kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle bir miktar güneşe maruz kalmak faydalı olacaktır. Hazır vitamin depreparatlarının hiçbir faydası yoktur.

4) Vitamin C, A ve E’nin ilave olarak alınması faydalı olabilir. Lifli yiyecekler yenmelidir. Lifler bağırsak hareketlerini hızlandırır, kabızlığa engel olarak toksinlerin emilimini azaltır. Normal beslenme diyetinde soğan ve sarımsak mutlaka olmalıdır. Günde en az 2.5-3 lt sıvı alınmalıdır. Gazlı ve asitli içeceklerden kaçınılmalıdır. Gevşeme teknikleri(meditasyon, masaj, çok sıcak olmayan banyolar, ozon sauna) fayda sağlayacaktır.

5) Sigara ve diğer toksik maddelerin alımından kaçınılmalıdır, demir içeren bileşiklerin alımından uzak durulmalıdır, çünkü demir tümör gelişimini hızlandırabilir. Folik asidin hiçbir faydalı etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Ancak alkol alanlarda folik asit eklenebilir.

Çalışanların pazartesi sendromu


Şehirli insan, yıllardır pazar akşamı başlayan, tatsız ve oldukça rahatsız edici bir stres türü ile boğuşuyor. Uzmanlar, buna Pazartesi Sendromu diyorlar. Üstelik, yapılan araştırmalar, en profesyonel insanların dahi, bu sendromu yaşadığım kanıtlıyor.Bunu herkes yaşıyorZaman ile yarışılmadığı, rekabetin çok daha sınırlı olduğu, teknolojinin insanın karşısına her gün öğreneceği yepyeni detaylarla çıkmadığı eskilerde, haftanın her günü eşit değer taşıdığı için pazartesi günlerinin diğerlerinden herhangi bir farkı olmazken, modern zamanlarda insanoğlunun giderek artan günlük problemleri Pazartesi Sendromu'nun doğmasına neden oldu.


New York'da yapılan bir araştırmaya göre, işinde en profesyonel olarak bilinen kişiler dahi bu sendromu yaşıyor. Haftanın beş iş günü boyunca, bazen neredeyse sadece uykuya ve yemeğe zaman bulabilen kariyer sahibi şehir insanı için, pazartesi günleri tekrar o yoğun iş temposuna ve karmaşaya dönmek, kendini unutmak ya da kendine doğru yürüyememek anlamına gelebiliyor. Peki, neden kimileri haftanın ilk günüyle barışık yaşayabilmenin yollarını keşfedebilmişken, diğerleri takvimden silinmesini isteyecek kadar pazartesiden nefret ediyor? Sorun nerede? Öncelikle bu sorunun cevabını bulmak için, insanların pazartesi günleri kendilerini neden iyi hissetmediklerinin ardındaki gerçekleri araştırmamız gerekiyor.


Belki de sorun, haftanın günlerinde değil de, kişinin yaptığı işten, kendi iç dünyasından da kaynaklanıyor olabilir, iş yerinde ve ofiste yaşanan sorunlar, bir süre sonra yapılan işten zevk almanızı engelleyebiliyor ve bu işi sadece para kazanmak için yaptığınızıı düşünmenize neden olabiliyor. İşte bu noktada da, pazartesi günleri kişi için gerilimi yeniden başlatan gün ya da bir simge anlamı taşıyabiliyor. İş arkadaşları ya da patron ile arada geçen sorunlara çözüm bulmak için, onlarla diyalog kurmak en etkili yöntem belki de... Ama asıl sorun iş ise, o zaman başka önlemler almak gerekebiliyor.İyi bir terapist, biraz kafanızı dağıtacak küçük uğraşılar, kısa aralıklarla temiz hava almak ve yeniden düşünmek gibi... Eğer yapılan işin artık kişiye hiçbir şey kazandırmadığına inanılıyorsa ya da gelecekteki beklentileri arasında bu işte kariyer yapmanın çok da cazip gelmeyeceği düşünülüyorsa, bu sorunu çözebilmek için iki seçenek bulunuyor... Neler yapılmalı? Bunun başında, yönetici ile konuşup, kişinin kendini daha fazla geliştireceğine inandığı bir departmana yönlendirilmesini istemesi geliyor. Eğer kişinin elinde böyle bir fırsat yoksa, radikal bir karar vererek işten ayrılmak ve bir süre hangi dala kanalize olacağını düşünmek ise verilebilecek en akıllıca ve cesur karar...


Çünkü, her pazartesi stres altında ise gidilmesi, gerçekten sevilen işi aramaktan çok daha negatif bir taraf yükleyecektir kişiye. Eğer bu iki çözümü uygulayacak cesaret bulunamıyorsa, bir de şunu denemekte yarar var; her ne kadar sıkıcı ya da yorucu olsa da yapılan işten zevk alınmaya çalışılması. Örneğin, o işi kişinin kendinden başka kimsenin o denli iyi yapamayacağını düşünmeye çalışması, bir parça da olsa gerilimi hafifletecektir. Çözüm pazartesi aktiviteleriPazartesi günleri iş yerine en güzel giysiler, en hoş makyaj ve kısa bir yürüyüşün ardından gidilebilir. Böylelikle gün boyu alınacak iltifatlar o günün ilk iş günü olduğunu kişiye unutturacaktır.


Öte yandan, özel hayatlarda karşılaşılan bazı sorunlar da Pazartesi Sendromu yaşanmasına neden olabilir. Örneğin, yeni bir annenin bebeğinin gece geç saatlerde uyanması, uykusunu böleceği için haftanın ilk iş gününü bir kabusa çevirebilir. Ya da partneriyle yaşadığı sorunlar, çalışma isteğini negatif yönde etkileyebilir. Tüm çözüm önerilerine rağmen, eğer hala pazartesi günleri kabusu yaşanıyorsa, son bir öneri daha sunuyor uzmanlar... Pazartesi iş çıkışlarında biraz daha sosyal aktivitelere yönelmek. Eğlenceli geçen pazartesi akşamları, böylelikle ayrı bir önem kazanabilir. Bu da pazartesi gününe duyduğunuz antipatinin tamamıyla unutulmasını sağlayabiliyor.