Cumartesi

Kalp Krizi


Kalbin yeteri kadar oksijen alamayarak ölmesine kalp krizi (miyokard enfarktüsü) denir. Kalbimiz günlük yaptığımız işe göre bazen daha fazla bazen daha az oksijene ihtiyaç duyar. Oksijeni kalbin kendi damarları yani koroner damarları getirirler. Eğer koroner damarlarda bir tıkanıklık veya daralma söz konusu ise kalp yeteri kadar oksijen alamaz, beslenemez. Beslenemeyen kalp dokusu ölür, işlevini yitirir ve kanı pompalayamaz hale gelir. Sonuç olarak ölümcül bir tablo olan kalp krizi ortaya çıkar.

Kalp krizi geçirmiş kimselerde ölen dokunun yerine yenisi gelmez. İşlevsiz bir yara tabakası oluşur. Yani kalp krizinin verdiği hasar geridönüşü olmayan bir hasardır.

Kalp krizine neden olan koroner damar tıkanıklığının en önemli sebebi “atheroskleroz”dur. Atheroskleroz, damarlarının içine yağ birikintilerinin oturması demektir. Sigara içenlerde ve kolesterolü yüksek kimselerde bu birikintiler sinsice büyürler ve zamanla koroner damarı tamamen tıkarlar. Sonuçta kalbin beslenmesi bozulur ve kalp krizi meydana gelir.

Gençlerde kalp krizi çok nadirdir. Olası nedenler şöyledir:
# Vücudun herhangi bir yerinde oluşan bir pıhtının koroner damarlara ulaşıp aniden tıkaması
# Kalp kapakları hasarlanmış kimselerde kapalçıktan kopan parçaların koroner arterleri tıkaması
# Vaskülitler, kronik hastalıklar
# Kokain kullanımı gibi nedenler olabilir.

Kalp Krizinin Belirtileri Nelerdir?
# Göğüste tam yeri belli olmayan sıkışma hissi veren bir ağrı olur.
# Bu ağrı sol kola ve çeneye doğru yayılır
# Ağrı hareket etmekle artar, dinlenirken azalır, fakat geçmez. Ağrı yarım saatten uzun sürer.
# Ağrıyla birlikte soğuk soğuk terleme ve mide bulantısı vardır.
# Nefes darlığı olur.

Bazı insanlarda belirtiler çok gizli olabilir. Örneğin diyabet hastaları hemen hemen hiç ağrı duymazlar ve sadece nefes darlığı ve soğuk terleme şikayetleri olur. Bazı hastalarda mide ülseri veya pankreatit ağrısıyla kalp krizi ağrısı karıştırılabilir, ülser lehine yanlış yorumlanabilir.

Ne yapmak gerekir?
Bu belirtilerle karşı karşıya kaldığınızda derhal bir yere oturup dinleniniz ve hemen bir sağlık kuruluşuna ulaşmaya çalışınız. Dışarıdaysanız cep telefonuyla yardım isteyiniz. Kesinlikle yürümeye veya merdiven çıkmaya devam etmeyiniz. Çünkü aktiviteye devam etmek zaten oksijen alamayan kalbinizin oksijen talebini daha da artıracaktır.

Son zamanlarda kalp krizi geçirildiğinin anlaşılması halinde bir-iki defa kuvvetlice öksürerek krizde oluşan ritm bozukluğunun düzeltilebileceğini ileri süren yayımlar çıkmıştır, ancak böyle bir yaklaşımın etkinliği henüz tam olarak kanıtlanamamıştır.

Kalp Krizi Geçirme Riskim Var mı?

Kalp hastalıkları açısından risk arzeden durumlar şunlardır:
# Sigara içmek
# Kan lipidlerinin (kolesterol, trigliserid) düzensiz olması
# Diyabet Hastalığı
# Obezite
# 65 yaşını geçmiş olmak

Yukarıdakilerin kaç tanesi yaşamınızda varsa kalp krizi size o kadar yakın demektir. Ancak korkmayın, bu risklerin bazılarını kendinizden uzaklaştırabilirsiniz. Örneğin sigarayı bırakabilirsiniz. Doktorunuzun verdiği tavsiyelere uyarak lipid ve diyabet ilaçlarınızı düzenli kullanabilirsiniz. Hergün düzenli egzersiz yapıp aktivitenizi artırabilirsiniz ve bu risklerin çoğundan uzaklaşabilirsiniz.

Unutmadan ilave edelim; düzenli egzersiz yapmak, ayda bir defa halı sahada arkadaşlarla buluşup maç yapmak değildir. Böylesi düzensizce yapılan sporlar antremana hazır olmayan kalbi yorar. Bir uzmandan yardım alarak düzenli spor yapmanızı tavsiye ederiz.

Bilgisayar Başında Çalışanlar Bu Öneriye Kulak Vermeli
Ankara Numune Eğitim ve Araştırma Hastanesi Göz Hastalıkları Uzmanı Doç. Dr. Özlem Evren, bilgisayar başında çalışanlarda gözlerde yorgunluk hissi, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler ortaya çıkabildiğini belirterek, ''Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur'' uyarısında bulundu.
Evren, uzun süreli bilgisayar kullanımından kaynaklanan, ''Ekrana Bakma Sendromu'' olarak adlandırılan sorunların, göz sağlığını tehdit ettiğini vurguladı.
Günde 6 saatten fazla bilgisayar başında çalışanların yüzde 75'inde, zaman içinde gözlerde yorgunluk, yanma, batma, kızarıklık, bulanık görme ve baş ağrısı gibi şikayetler görüldüğünü anlatan Evren, ''Buradaki dikkat çekici nokta, bu sorunların daha önce göz sağlığı yerinde olanlarda ortaya çıkması'' dedi.
Bilgisayar başındaki işlerin göz sağlığına olumsuz etkisinin masa başındaki diğer işlerden daha fazla olduğunu kaydeden Evren, şöyle konuştu:
''Kitap okurken gözler aşağıya doğru baktığı için, yakına bakmak ve gözün uyum sağlaması daha kolaydır. Gözleri yormaz. Oysa, bilgisayar ekranı karşısında yazıları, gözlerimiz düz karşıya bakarken okuruz. Bu, gözleri zorlayan bir durumdur. Ayrıca, bilgisayar ekranına düz baktığımız için göz kapaklarımız daha aralıktır. Bu durum, gözyaşının daha çok buharlaşmasına ve gözün kurumasına neden olur. Ayrıca, bilgisayar başında yoğun çalışırken göz kırpma sayımız yarı yarıya düşer. Bu durum da gözlerde kuruluğa neden olur.''

-IŞIK YANSIMASI VE ÇÖZÜNÜRLÜK-

Bilgisayar ekranından ışık yansıması ve çözünürlüğün de göz sağlığı üzerinde önemli etkileri olduğuna dikkati çeken Evren, ekrandan yansıyan ışığın gözü yorduğunu bildirdi.
Bilgisayar ekranına doğru direkt aydınlatma yapılmaması gerektiğini anlatan Evren, ''Bu, bilgisayar ekranının üzerine bir ayna konularak test edilebilir. Oturduğunuz noktadan aynada bir ışık kaynağı görüp görmediğinize bakın. Aynada ışık kaynağı görüyorsanız, ekrana direkt yoğun ışık düşüyor ve yansıyor demektir'' şeklinde konuştu.
Ekranın çözünürlüğü arttıkça, yazıların daha kolay okunduğunu ve göz yorgunluğunun azaldığını belirten Evren, ''Bilgisayar başındaki göz yorgunluğunun nedenlerinden birisi de teşhis edilmemiş kırma kusurlarıdır. Özellikle gizli, yani teşhis edilmemiş hipermetropisi olanlarda bu şikayetler daha çabuk ortaya çıkar'' diye konuştu.
Evren, ''Ekrana Bakma Sendromu''nun sağlıklı bireylerde bile problem olduğu düşünüldüğünde; kuru göz sorunu olan, göz yaşı miktarını azaltan ve vücuttan su atmaya yönelik diüretik grubu tansiyon ilacı, alerji için antihistaminik, doğum kontrol hapı ya da kontakt lens kullananlarda bu sorunun daha belirgin ve hızlı ortaya çıkacağı uyarısını dile getirdi.

-ÇOCUKLAR VE BİLGİSAYAR-

Çocukların bilgisayar kullanımına yönelik açıklamalar da yapan Evren, şunlara dikkati çekti:
''Çocuklar bilgisayar oyunlarına kendilerini çok kaptırırlar ve genellikle yorulduklarını fark etmeden gözlerini son noktaya kadar zorlarlar. Çocukların mükemmel uyum mekanizmaları olduğu için, gözleri ağrısa da kızarsa da bundan şikayetçi olmazlar. Bu da olumsuz durumun farkına varılmasını zorlaştırabilir. Göz kızarıklığı ve gözlerini ovuşturma, böyle bir durumda ortaya çıkan sorunların başındadır.''
Çocuklar için önemli başka bir durumun da bilgisayarların yetişkinlere göre ayarlanması olduğunu kaydeden Evren, çocukların bilgisayar karşısında ekrana bakmak için başlarını daha fazla kaldırmak zorunda olduklarını bildirdi.
Evren, bunun, çocukların göz kaslarının daha çok yorulmasına, gözlerinin kurumasına ve duruş bozukluklarından dolayı olumsuz beden gelişimine neden olduğuna dikkati çekti.

-NELER YAPILMALI-

Evren, bilgisayar kullanan çocukların gözlerini korumak için şu önlemlerin alınması gerektiğini bildirdi:
-Kırma kusurunu araştırmak için mutlaka göz muayenesi olmaları gerekir.
-Bilgisayar kullanım süreleri günde en fazla 3-4 saat ile sınırlandırılmalıdır. Her saat başında en az 10 dakika ara vermeleri, oturdukları yerden kalkarak hareket etmeleri sağlanmalıdır.
-Bilgisayar ekranının yüksekliği boylarına uygun olmalıdır.
-Ortam aşırı aydınlatılmamalıdır.
-Bilgisayar ekranının çözünürlüğü yüksek ve mümkünse yansıma yapmayan cinsten olmalıdır.
Evren, erişkinlere yönelik de şu tavsiyelerde bulundu:
-Teşhis edilmemiş bir kırma kusuru açısından göz muayenesinden geçmeleri yararlı olur.
-''20-20'' kuralına uymak yararlıdır. Bilgisayarda 20 dakika çalıştıktan sonra, gözleri kapatarak ya da uzağa bakarak 20 saniye dinlenmek gözleri korur.
-Bilinçli olarak gözleri kırpmak göz yaşı kaybını azaltır.
-Bilgisayar ekranı göz hizasının altında olmalıdır. İdeali, bilgisayar ekranının orta noktasının, göz hizamızın 8-10 santimetre altında olmasıdır.
-Fazla yansımaya neden olacağı için bilgisayar ekranı pencereye dönük olmamalıdır. Daha ideali yansıma yapmayan ekran kullanmaktır.
-Çalışma ortamı fazla aydınlatılmamalıdır. Aşırı aydınlatma yapan masa lambalarından kaçınmak gerekir.
-Ekrandaki yazıların netliği ve rengi önemlidir. Görüntü yenileme frekansı yüksek ekranlar daha kolay okunabilir görüntü sağlar. Ayrıca beyaz zemin üzerine siyah yazı karakterleri, siyah zemin üzerine olanlardan daha az yorucudur.
-Çalışma ortamındaki havanın fazla kurumasını önlemek ve nemlendirmek çalışma konforunu artırır.
-45 yaş üzerinde ve yakın gözlüğü takma ihtiyacı olanlarda yakın gözlüğü dışında, bir de bilgisayar ekranına odaklanan 'Bilgisayar Gözlüğü' kullanılması, ekrana aşırı yaklaşma gerekliliğini azaltır, okuma kolaylığı sağlar.
-Tüm bu önlemlere rağmen gözlerde kızarıklık, batma, yanma şikayetleri oluyorsa, koruyucu içermeyen yapay göz yaşı damlaları kullanılabilir.
-Sorunlar erken dönemde fark edilir ve gerekli basit önlemler alınırsa, kalıcı hale dönüşmesi önlenir. (AA)

Kadın Sağlığı ve Çalışma Hayatı

Üreme sistemleri ile ilgili farklar dışında, kadın ve erkek işçilerin zararlı iş koşullarından ve bunları kontrol önlemlerinden aynı şekilde etkilendiğine dair yaygın bir yanlış anlayış vardır. Kadınlar ve erkekler çoğu kez aynı hastalıktan etkilenirken, fiziksel, metabolik, hormonal, fizyolojik ve psikolojik olarak faklılık gösterirler.

Örneğin, kadınların ortalama beden ve kas kütlelerinin daha küçük olması nedeniyle kişisel koruyucu giysilerin ve araçların ölçülerine uygun olup olmadığına dikkat etmek gerekir. Aynı şekilde, ortalama beden kütlesinin erkeklerden daha küçük olması kadınları alkolün karaciğer ve santral sinir sistemi üzerine etkileri açısından daha duyarlı kılar.

Çalıştıkları iş türleri, yaşam biçimlerini etkileyen sosyoekonomik ortam ve sağlığı geliştirme programlarına katılım ve yanıt açısından da faklılıklar gösterirler. Son zamanlarda bazı değişiklikler olmasına rağmen, kadınlar genellikle sıkıcı derecede rutin ve tekrarlayıcı kazalara maruz kaldıkları işlerde çalışıyorlar. Ücret eşitsizliği yaşıyor; ev işleri, çocuk ve yaşlı bakımı gibi erkeklerin aynı derecede paylaşmadığı sosyal sorumluluklar taşıyorlar.

Gelişmiş ülkelerde kadınların beklenen yaşam süresi, hemen her yaş grubunda, erkeklerden uzundur. Beklenen yaşam süresi 45 yaşındaki bir Japon kadın için 37.5 yıl, İskoç kadın için 32.8 yıl iken diğer birinci dünya ülkelerinden kadınlar için de bu sınırlar arasındadır. Bu gerçekler kadınların sağlıklı olduğu gibi bir algılamaya neden olur. Bu "extra" yılların, çoğu önlenebilir olan kronik hastalıklar ve sakatlıklarla geçirildiği gerçeği ise gözden kaçırılmaktadır. Birçok kadın karşılaştıkları sağlık risklerinden, dolayısıyla bu risklerin kontrolü ve ciddi hastalık ve kazalardan korunma yöntemlerinden haberdar değildir. Örneğin, birçok kadın meme kanseri riskinin fakındayken, zaman içinde kadınlarda majör ölüm nedeni haline gelen kalp hastalıklarının ve primer olarak sigara kullanımındaki artışa bağlı olarak ki koroner arter hastalıkları için de majör risk faktörüdür. artış gösteren akciğer kanserinin farkında değillerdir.

Amerika Birleşik Devletleri'nde, 1993 yılında, 2500 erişkin kadın ve 1000 erişkin erkekle görüşülerek yapılan ulusal bir araştırma (Harris ve ark.1993) kadınların ciddi sağlık sorunları yaşadıklarını ve gerekli tıbbi yardıma ulaşamadıklarını göstermiştir. Araştırma sonuçlarına göre, her on kadından üç veya dördünün uygun klinik koruyucu hizmet almamaları nedeniyle tanısı konulmamış, tedavi edilebilir hastalık riski taşıdığı saptanmıştır. Koruyucu hizmet almamalarının nedeni, sağlık sigortalarının olmaması veya doktorlarının test yaptırmalarını ve araştırmanın gerekli olduğunu söylememesidir.

Ayrıca, araştırmaya katılan önemli sayıdaki kadının kişisel doktorlarından memnun olmadıkları görülmüştür: on kadından dördü (erkeklerin iki katı) doktorun kendilerini ciddiye almadığını ifade etmiş ve % l7’sine (erkeklerde % 10) problemin "kafasında" olduğu söylenmiştir.
Ruhsal hastalık oranları kadınlar ve erkekler için kabaca aynı iken hastalık türleri değişmektedir: kadınlarda depresyon ve anksiyete bozuklukları daha sık görülürken erkeklerde madde ve alkol bağımlılığı ve anti sosyal kişilik bozuklukları sıktır (Glied ve Kofman 1995).

Erkekler genellikle ruh sağlığı uzmanlarından yardım alırken, kadınlar sıklıkla birinci basamakta tedavi edilmekte ve çoğu ihtiyaç duydukları ilgiyi görememektedir. Kadınlar, özellikle yaşlı kadınlar, fazla oranda psikotropik ilaç reçetesi almakta ve bu durum psikotrop ilaçların muhtemelen aşın tüketildiği konusundaki kaygıyı arttırmaktadır. Çok sık olarak, önlenebilir ve tedavi edilebilir sorunlardan ve stresten kaynaklanan zorluklar, sağlık çalışanları, aile üyeleri, şefler ve çalışma arkadaşları ve hatta kadınların kendileri tarafından "ay hali' veya "yaşam değişikliği" yansıması olarak tanımlanmakta ve tedavi edilmeden bırakılmaktadır.

Saydığımız koşullar, kadınların yaşlı ya da genç olsun bedenlerini tanıdıkları ve onun nasıl işlediğini bildikleri varsayımıyla birleşmektedir. Bu varsayım doğruluktan uzaktır. Bu konuda yaygın bir ihmal ve eleştirilmeden kabul edilmiş yanlış bilgilenme söz konusudur. Çoğu kadın bilgisizliğini açıklamaktan utanmakta ve "normal" veya basit açıklamaları olan semptomlar nedeniyle kaygı taşımaktadır.

Kadınlar, çalışma yaşamının büyük bir kısmında işgücünün %50'sini oluşturduğuna ve bazı sektörlerde daha fazla yer aldıklarına göre; önlenebilir ve düzeltilebilir sağlık sorunları sağlıkları, üretkenlikleri ve çalıştıkları şirketler üzerinde belirgin ve ortadan kaldırılabilir bir yük doğurmaktadır. Bu yük, kadınlar için düzenlenmiş bir işyeri sağlık geliştirme programı ile belirgin şekilde azaltılabilir.

Kadın Sağlığını Geliştirmek için İşyeri Programı
Sağlık bilgisinin büyük bir kısmı gazeteler, dergiler ve televizyon kanalıyla edinilmektedir. Fakat bu bilgilerin çoğu eksiktir ve belli ürünlerin ve hizmetlerin tanıtımı için uyarlanmıştır. Medya, genellikle, tıbbi ve bilimsel gelişmelerin tanıtımında, cevaplandırdığından daha çok soru sormakta ve hatta gereksiz gerginliklere yol açmaktadır. Sağlık çalışanları hastanelerde, kliniklerde ve özel muayenehanelerde hastanın semptomları ile bağlantılı olmayan önemli sağlık konuları ile vakit harcamamak içiıı hastanın verilen bilgileri anlayabilecek bir altyapıya sahip olup olmadığından emin olmak konusunu çoğu kez eksik bırakmaktadırlar.

İyi düzenlenmiş bir işyeri sağlık geliştirme programı, kesin ve tam bilgilenme, grup içinde ve bireysel görüşmelerde soru sorabilme fırsatı, klinik koruyucu hizmetler, sağlık geliştirme etkinliklerine katılını fırsatı, hastalık ve sakatlıkları asgari düzeye çekebilmek için danışmanlık hizmetini içermelidir. İşyeri, sağlık deneyimlerinin ve bilgilerinin paylaşımı için hele de sağlık sorunları iş koşulları ile bağlantılıysa ideal bir ortamdır. Sağlıklı yaşam biçimine ulaşılması ve sağlık geliştirici etkinliklere katılım için çalışma arkadaşlarının varlığı ek bir motivasyon sağlar.
Kadınlara yönelik programlar büyük bir çeşitlilik göstermektedir.

Ernst ve Young adlı büyük bir firma, Londra’daki çalışanları için dışarıdan gelen bir konsültan tarafından düzenlenen Kadınlar İçin Sağlık Seminerleri organize etmiştir. Seminerlere tüm düzeylerden çalışanlar katılmış ve çok memnun kalmışlardır. Katılan kadınlar sunumlarının biçimini belirleme konusunda serbest bırakılmıştır. Konsültan dışarıdan geldiği ve çalışma statüleri için bir tehdit oluşturmadığı için, birlikte kadın sağlığı hakkında kafalarının karışık olduğu birçok konuyu tartışmış ve açıklığa kavuşturmuşlardır.

İngiltere'de BUPA (British United Provident Association) Sağlık Merkezleri 35 bağlantılı ancak coğrafi olarak ayrı birimde gezici sağlık üniteleriyle binlerce kadına hizmet vermiştir. Kadınların büyük bir çoğunluğu sağlık geliştirme programlarına işverenleri tarafından gönderilmiş, geri kalanlar bağımsız olarak katılmışlardır.

BUPA, en azından İngiltere'de, sadece kadınlara koruyucu hizmet veren muhtemelen ilk kadın sağlığı merkeziydi. Hastane bazlı ve bağımsız kadın sağlığı merkezleri yaygınlaşmakta ve varolan sağlık sistemi içinde yeterli hizmet alamayan kadınlar için bir çekim merkezi oluşturmaya başlamaktadır. Prenatal ve obstetrik hizmetler yanında özellikle koruyucu hizmetlere önem veren birinci basamak sağlık hizmeti sunulmaktadır.

Johns Hopkins School of Hygiene and Public Health'den araştırmacılar tarafından, Commonwealth Foundation desteğiyle yapılan, 1994 yılı Kadın Sağlığı Merkezleri Ulusal Araştırmasına göre ABD'de 3600 kadın sağlığı merkezi vardır (Weisman 1995). Bunların %71'i primer olarak rutin jinekolojik muayene, Pap testi ve aile planlaması hizmeti verirken; %82'si gebelik testi ve kürtaj danışmanlığı; %5O'si kürtaj; ayrıca cinsel yolla bulaşan hastalıkların tespiti ve tedavisi, meme muayenesi ve kan basıncı kontrolü hizmetleri verilmektedir. Bu merkezlerin birçoğu çevresindeki işyerlerinin kadın çalışanlarına işyeri kadın sağlığını geliştirme programları çerçevesinde hizmet sunmaktadır.

Verilen hizmet türü ne olursa olsun, kadın çalışanlar için işyeri sağlık geliştirme programının başarısının sırrı sadece sunulan bilgi ve hizmetin güvenilirliğinde değil, daha önemlisi, sunuluş biçiminde yatmaktadır. Programlar kadınların yaklaşımları, anlayışları ve aynı zamanda kaygıları dikkate alınarak belli bir duyarlılıkla hazırlanmış olmalıdır. Bir yandan destekleyici olmalı ve hizmeti bir lütufmuş gibi sunmamalıdır.

Kadınların Sağlığı ve Çalışma Yaşamları
Kadınlar ücretli işgücü piyasasında kalıcıdır. Hatta birçok endüstrinin temel işgücünü oluşturmaktadır. Erkeklerle her açıdan eşit uygulamalarla karşılaşmalıdırlar. Sadece bazı sağlık deneyimleri açısından farklılık gösterirler. Sağlık geliştirme programı kadınları bu farklılıklar konusunda bilgilendirmeli; ihtiyaç duydukları ve istedikleri sağlık hizmeti türüne ve kalitesine ulaşmaları için güçlendirmelidir.

Şirketler ve yöneticiler kadınların çoğunun önemli kadın hastalıkları yaşamadıkları, yaşayan küçük bir kısım için de önleme ve kontrolün mümkün olduğu konusunda eğitilmelidir. Kadın hastalıkları, çok nadir olgular dışında ve benzer hastalıkları olan erkeklerden daha sık olmayacak düzeyde, kadınların tam katılımı ve etkin iş performansının önünde engel oluşturmamaktadır.
Birçok kadın yönetici bulundukları yüksek pozisyonları sadece işlerinin mükemmel olmasından dolayı değil, aynı zamanda hiçbir kadın hastalığı yaşamadıklarından dolayı elde etmişlerdir.

Bu durum bazı kadın yöneticilerin bu tür sorunları yaşayan kadınlara karşı daha tahammülsüz ve destekleyici olmayan bir tavır sergilemelerine yol açabilir. Görünen o ki, işyerinde kadınların yükselmelerinin önündeki engellerden biri de kadınların kendileridir.

Kadın sağlığı konularına ve sorunlarına odaklanan ve onları uygun duyarlılık ve bağlantı ile yönlendiren bir işyeri kadın sağlığı geliştirme programının sadece çalışan kadınlara değil, aynı zamanda onların aileleri, toplum ve çalıştıkları işyerlerine de faydası vardır.

100-Year-Olds' Secret: Stay Aware
April 3, 2007 -- The key to long life is a vivid interest in the world around you, a survey of 100-year-olds suggests.

That means people born when Teddy Roosevelt was president are watching music videos, ordering at Starbucks, and even listening to iPods, according to the poll from Evercare, a division of UnitedHealth Group focused on the health care needs of Americans aged 50 and older.
"We are finding older Americans are staying engaged and staying on top of what is going on in the world," Sherri Snelling, director of caregiving services at Evercare, tells WebMD.
Evercare's second annual telephone poll of 100 people aged 99 and older isn't a scientific study -- it's a snapshot of the attitudes of American 100-year-olds.

Eighty-seven percent of survey respondents were white; 70% still lived at home; 95% were 100 or older; and 70% were women.
The point of the poll, Snelling says, is simply to look at what successful aging looks like."When we think about the different aspects of staying involved in the world around us, these nuggets of information are helpful to us," she says.

Some of those nuggets:
31% of centenarians have watched reality TV shows.27% of centenarians have watched MTV or music videos.1 in 7 centenarians has played video games.68% of centenarians get their news from television, although 40% read newspapers.11% of centenarians have ordered from Starbucks.When asked whom they most trust to tell the truth, 34% of centenarians chose their minister, rabbi, or priest -- just ahead of their doctor or nurse at 28%.

The most poignant finding is that 100-year-olds value their memories more than their physical comfort. When asked what they would like to change the most, 34% said "better memory" while 27% said "less aches and pains."

What was the most memorable day of their lives? Their wedding day, said 28% of centenarians.On the other hand, 106-year-old Virginian Martha Hanks says there's no special secret to long life."I didn't do anything special," Hanks tells WebMD. "I just lived a normal life."

3 - Day Fruit Fast
It is a very simple and effective way to cleanse and de-toxify your body. Just eat fruits and drink fruit juice throughout the 3 days.
You will be suprised when your friends tell you how radiant you look.
During the "fruit fast", you can eat different fruits at different times, although occasionaly mixed fruit with salad would also be permissible and more interesting.

Radiant skin booster drink
Enjoy radiant skin an instant energy boost with invigorating fusion of strawberries and banana. Rich in vitamin C, calcium and healing phytochemicals, strawberries are great for healthy skin.
Revitalize yourself with this drink before your leave for work in the morning to give your skin a well - deserved radiance booster
Ingredients for radiance booster drink :
1 banana
1/2 cup of strawberries
1 tablespoon honey
1 cup plain yogurt
Put all ingredients into a blender. Blend until creamy texture is obtained and drink it immediately.
This drink will revive the dull looking and enjoy a healthy glow skin.

D-I-Y Remedy for Oily Skin
You can find the best ingredients from the kitchen. The best solution might be to turn to a natural remedy. How to do it ?
Ingredients : One ripe banana, one tablespoon of honey and a few drops of orange/lemon juice
Mix all in one bowl and apply it as a mask, a deep cleansing mask.
Put it on in abt 15 ~ 20 min. Later, simply rinse it off with cool water or gently wipe it off with a warm wash cloth.
The result, smooth, oil-free and soft skin like a baby. Try it a few times and you will see the different.

Golden-needle-mushroom can destroy cancer cells
Golden-needle-mushroom successfully kills 95% of cancer cells( Taiwan Report) Research done by Singapore U shows that eating this mushroom can destroy 95% of cancer cells in our body by boosting our immune system.

Professor Phan Hwai Chong of Yang Ming Research Centre in Taiwan told that consuming this kind of mushroom, one of the ingredients in the mushroom can trigger the multiplication of our healthy 'defensive' cells. By out-numbering the cancer cells, healthy cells help radicate cancer cells. American scientists have since run tests on this particular type of mushroom extract with blood, done outside human body. Results show that mushroom extract is able to destroy cancer cells. According to Taiwan professor, since healthy 'fighting' cells can be multiplied to tens & thousands of times, it can either be used as drip or just by eating mushroom.

Quick activity tips
•Take any opportunities you get to walk about while at work.•During a break at work, go for a walk/ stretch and move your arms and legs around your workstation.•If work is getting too busy and you miss an activity session, don’t worry. Try your best to get back to your activity plan as soon as possible.•Take the stairs instead of the lift.•Wash the car by hand instead of taking it to the car wash.•Walk or cycle for short errands rather than taking the car.•Throw away the remote control!
HOW TO MOTIVATE YOURSELF TO BE ACTIVE???
•Set activity goal.•Choose the best time and the most convenient time for you to exercise.•Choose activities that you enjoy doing.•Keep sport shoes and sport wears in a place that you spend a lot of time.•Stick reminders in key places (refrigerator, computer) to remind you to do activity or ask a friend to send email or phone reminders.
The mushroom is most frequently taken with steam boat. Cooking time should be less than 3 minutes, or the healing property would greatly diminish.

Pazar

Viagra Hakkında Bilmeniz Gerekenler

Bu küçük mavi hap pek çok insanın cinsel hayatının ayrılmaz parçası oldu.
İşte bu mucizevi ilaç hakkında bazı bilgiler:
1. İlk olarak Pfizer tarafından çıkarılan baklava şeklindeki tabletlerin etkin maddesi sildenafil. Dünya ilaç tarihinde en hızla genişleyen satış rakamına bu ilaç ulaştı.
2. Viagra cinsel arzu uyandırmıyor ve ancak ‘partnerini cinsel olarak arzulayan’ erkeklerde ereksiyon sağlıyor. Bu nedenle, cinsel gücüne Viagra sayesinde kavuşan pek çok erkek, ‘cinsel yönden arzulayabilecekleri’ genç kadınlar uğruna eşlerinden boşandı. Viagra boşanmaları adı verilen bu süreç, feministleri çılgına çeviriyor.
3. Türkiye’de ilk başlarda ‘doktor heyeti’ raporunu istinaden yazılan reçeteyle verilen Viagra, bugün artık reçetesiz satın alınabiliyor. Amerika ve İngiltere gibi Viagra’nın reçeteye tabi olduğu ülkelerde ise online ilaç satışı yoluyla Viagra satışları gerçekleşiyor. Diabet ve tansiyon hastalarının Viagra’yı doktor kontrolünde kullanması tavsiye ediliyor.
4. Online yoldan satılan viagraların pek çoğu sahte. Batı’da ‘sahte viagra’ satışının önlenmesi için Viagra satışlarının reçetesiz hale getirilmesi konusu da tartışılıyor.
5. Viagra bir tedavi, sertleşme bozukluğu ise bir semptom. Sertleşme bozukluğunun kardiyo vasküler bir bozukluktan dolayı ortaya çıktığı durumda, doktora danışmadan viagra kullanan erkekler, kalp rahatsızlığını görmezlikten gelmiş olabiliyor. Bu durumda yaşanan kalp krizlerinin sorumlusu Viagra değil, kullanıcının zaten mevcut olan kalp sorunları oluyor.
6. Vigrayı greyfurt suyuyla almak kandaki sildenafil seviyesinde ufak bir yükselmeye neden olabilir. Aynı şekilde karpuzda bulunan sitrülin maddesi de vücut tarafından arjinin maddesine çevriliyor ve bu maddenin vücuttaki etkisi Viagranın etkisine benziyor.
7. Viagra’nın en çok rastlanan yan etkileri, başağrısı, göz kararması ve göz kararması. 2005 ve 2007 yıllarında Amerikan Federal İlaç Dairesi, Pfizer’i uyararak kullanıclara Viagra’Nı körlük ve sağırlığa yol açabileceği uyarsında bulunmasını istedi. Kalp rahatsızlığıyla ilgili ilaç kullananlar veya nitrat bileşiği içeren maddelerle birlikte alındığında Viagranın tehlikeli yan etkileri görülebiliyor.
8. Viagra her ne kadar ereksiyon sağlıyorsa da Belfast’taki Queen’s Üniversitesi’nden Dr.David Green’in yaptığı bir araştırmaya göre Viagra sperm hücrelerinin ‘dölleme’ yeteneğini düşürüyor. Ancak Viagra kullanan erkelerin pek çoğu zaten artık çocuk sahibi olmak istemeyen bir yaş grubunda oldukları için, bur durum ciddi bir sorun olarak görülmüyor.
9. Viagra’nın kategorisi içinde değerlendirilebilecek Sextasy, Poke ve Vitamin V gibi ilaçlar kokain ve eskstazi’nin etkisini dengeleme işlevi görüyor. Ama Viagra’yı amil nitratlarla karıştırmak ani tansiyon düşmelerine yol açabiliyor ki bunu sonucunda kalp krizi riski yüksek. Viagra’yı asla uyuşturucuyla birlikte kullanmamak gerekiyor.
10. Viagra, cinsel gücü pekiştirmek açısından erkeklerde o kadar garantili bir etkiye sahip ki bir tür psikolojik bağımlılık yaratabiliyor. Normalde ereksiyon bozukluğu yaşamayacak bile olsalar, bazı kullanıcılar ‘her ihtimale karşı’ viagra almayı sürdürüyorlar.

Viagra Nedir Kimler Kullanabilir???
Erektil Disfonksiyon (Penis sertleşmesi bozukluğu), 40 yaş üzeri her iki erkekten birinde görülebilen bir durumdur. Viagra (Sildenafil Citrate) bu sorunu ortadan kaldırmada yardımcı bir ilaçtır. Amerika Birleşik Devletleri’nde 1998 yılında FDA onayını almış ve pazara sunulmuştur.
Erektil disfonksiyon, bir erkek için son derece önemli ve hassas bir durumdur. Özellikle sağlık bilincinin tam gelişmediği toplumlarda kimseye söylenemeyen ve danışılamayan bir durumdur. Cinsel organın sertleşmemesi veya cinsel ilişki için yeterli süre sert kalamaması (empotans) değişik nedenlerle ortaya çıkabilir. Psikolojik nedenlerle olabileceği gibi bazı ilaç etkileşimleri veya damarsal sorunlar temelde yatabilir.

Penis sertleşmesi, bir erkeğin cinsel olarak uyarılması ile penise doğru kan taşıyan atardamarların genişlemesi ve daha çok kanı penisin süngersi dokularına taşıması ve penisten kanı geri götüren toplardamarlarında büzülmesi ile kanın penis içindeki süngersi dokularda göllenmesi ile başlar. Kan akımındaki bu kontrol, süngersi dokudaki endotel ve sinir hücrelerinden salgılanan NO (nitrik oksit) tarafından sağlanır. NO, atardamar duvarlarının genişlemesini sağlayan Siklik guanosine monofosfat (GMP) yapımını uyarır. Sidenfil Citrate (viagra) cinsel uyarı ile GMP yapımı arttığında devreye girer ve ortamdaki GMP’yi parçalayan enzimleri baskılar, GMP’nin etkinliğini arttırarak sertleşmeyi ve sertleşmenin uzun sürmesini sağlar.

Ciddi damar sorunları olan erkeklerde Viagra etkin olmayabilir.Cinsel ilişkiden bir saat kadar önce alınması önerilen Viagra, yutularak alındıktan 30 dakika kadar sonra etkinliğini göstermeye başlar ve etkisi 4 saat kadar sürer. Viagra kullanan kişilerde vücudun diğer bölgelerinde de atardamarlarda genişlemeler olacaktır bu etki dolayısı nedeni ile baş ağrısı, baş dönmesi gibi şikayetler görülebilir. Mutlaka uzman doktor önerisi ile kullanılması gerekir. İlacın diğer yan etkileri de; görmede bulanıklaşma, midede yanma, yüzde kızarma, burun akıntısı, ışığa karşı hassasiyettir.
Yan etkiler doz yükseldikçe artmaktadır. Doz ayarlanması ve ilacın kullanımı hekim kontrolünde yapılmalıdır. Günlük önerilen dozu 50 mg.’dır. 25 mg. da yeterli olabilmektedir. Bazı kişilerde doz, 100 mg.’ye kadar, sadece doktor tarafından yükseltilebilir.
Özet:Viagrayı kimler kullanmamalıdırNitrat içeren nitrogliserinli vs kalp ilaçlari kullananlar Vıagra kullanmamalıdır.Tehlikeli şekilde tansiyon düşürebilir.
Çocuklar ve kadınlarda Vıagra kullanmamalıdır.Viagra kullanmadan önce Check-up yaptırılmalıdır.Erektil fonksiyon bozukluğunun nedeni bilinmelidirLosemi, Akdeniz anemisi, myeloma gibi peniste ereksiyon olmamasına neden olabilen hastalıkları olanlarKullandığınız ilaçlarınızı doktorunuza bildirimelisinizNasıl kullanılmalıDoktor kontrolünde almalısınızGünde 1 tane ve cinsel aktiviteden 30 dk. ile 4 saat arasında alınabilinir.
Bilinen yan etkileri
Baş ağrısıKızarma, kıpkırmızı olmakMide bozukluğuBurun tıkanıklığıİdrar yollarında enfeksiyon Görüşte değişiklikler- mavi yeşil renklerde değişiklikler ışığa aşırı hassasiyet İshal
Kesinlikle yasak olduğu durumlar
1. Kalp krizi geçirenler, felc, inme, beyin kanamasi geçirenler, veya son 6 ayda hayati tehlikesi olanlar
2. Önemli düşük tansiyon veya yüksek tansiyon yaşayanlar
3. Kalp yetmezliği yaşayanlar veya kroner damar hastalıkları olanlar4. “Retinitis pigmentosa” denen bir göz bozukluğu olanlar

Cumartesi

Kozmetikler ve allerji

Hatırı sayılır miktarda para ödeyerek bir nemlendirici aldınız... Ürün size “hipoallerjenik” olarak sunulduğu ve “kaliteli” bir marka olduğu için tereddüt etmeden kullanmaya başladınız. 2-3 gün sonra yüzünüzde kızarıklık ve kaşıntı başladı ve gittikçe artan bir dermatit (egzama) tablosu ortaya çıktı... Bu durum özellikle hanımlar arasında oldukça sık rastlanan bir talihsizliktir. Kullanılan kozmetik madde allerji yapmıştır.

Hem de “hipoallerjenik” (allerji yapma ihtimali zayıf) olduğu halde. Kullanılan ürün hipoallerjenik değil ise, ciltte dermatit oluşturma riski şüphesiz daha da fazla olacaktır.Kozmetikler niçin dermatit yapıyor? Sağlık ve güzelleşmek için kullanılan bu ürünlerin cilde zarar vermeyecek şekilde üretilmesi gerekmez mi? Bu maddelerin denetimi yok mu?

Ne yazık ki ülkemizde gıda maddelerinin üretimi bile kontrol ve denetim altına alınamamıştır ve kozmetikler için böyle bir beklenti içinde olmak fazlaca “iyimserlik” olacaktır. ABD ‘de yapılan araştırmalarda kozmetik maddeler içinde 2983 adet kimyasal madde olduğunu ve bunların 884 tanesinin toksik özellikte olduğu belirlenmiştir. Kozmetiklerle allerji nasıl gelişir? Bu konu tamamen kişinin cilt yapısı ve bağışıklık sistemi ile ilişkilidir. Bağışıklık sistemi organizmayı yabancı maddelerden korumak üzere programlanmıştır. Bunlar genellikle bakteriler, virüsler ve tümörleşen hücrelerdir.

Bağışıklık sistemi hergün hücrelerimizi adeta tek tek kontrol ederek vücudun “sağlık durumunu” idame ettirir. Maalesef bazı kişilerde kozmetikler ve sanitasyon maddeleri (ör: sabun) içindeki partiküller zararlı madde olarak algılanır ve vücutta bunlara karşı “dermatit” ile sonuçlanacak reaksiyon (tepkime) başlatılır. Kozmetikler 2 farklı dermatite neden olur:“Allerjik kontakt dermatit” ve “İrritan kontakt dermatit”. Birincisi adın da anlaşıldığı gibi doğrudan doğruya kozmetiklere allerji gelişmesiyle ortaya çıkar.
Önceden herhangi bir allerjen maddenin teması ile duyarlanmış deriye aynı maddenin tekrar temas etmesi ile ortaya çıkan bağışıklık sistemi aracılıklı bir reaksiyondur. Kontakt dermatit tanısı konan hastaların yaklaşık % 25-30 kadarını allerjik kontakt dermatit oluşturmaktadır. Allerjene karşı gelişen duyarlılık haftalarca, yıllarca hatta çoğu kez bütün bir ömür boyu devam edebilir. Allerji gelişmiş olan maddeye her temas edildiğinde, dermatit bulguları ortaya çıkar İrritan kontakt dermatit ise kozmetik ve sanitasyon ürünleri içindeki “tahriş edici” maddelere bağlı olarak ortaya çıkar.

Deriye dışardan temas eden bir takım tahriş edici maddelerin oluşturduğu immünolojik olmayan, yani bağışıklık sistemi tarafından başlatılmayan reaksiyonlardır. Tüm kontakt dermatit olgularının ortalama %70’ini oluşturur. Maddelerin toksik etkisine bağlı olarak ortaya çıkar. Önceden duyarlılık kazanılmış olması gerekmez ve maddeyle ilk kez temas edilmesi sonrasında bile meydana gelebilir.Kozmetik allerjilerine nasıl tanı konur?Bu tür kontakt (temas) allerjilerinde uyglanan özel bir tanı yöntemi vardır. Yama testi (patch test) adı verilen ve vücutta temas allerjilerine neden olduğu bilinen temel maddeleri içeren bu test sırt bölgesine uygulanır ve kişinin allerjik olduğu maddeler belirlenir.

Bu tespit çok önemlidir, çünkü temas allerjilerinin “kalıcı” bir tedavisi yoktur. Tek tedavi yöntemi allerji yapan maddelerden uzak kalınmasıdır. Birden fazla kozmetik ürün kullanıyorum, acaba allerjimin sebebi hangisi? Bu durumda bir allerji uzmanına başvurmanız gerekir. Kullanmakta olduğunuz kozmetik maddeler yama testine benzer bir metodla değerlendirilerek hangisinin allerji nedeni olduğu tespit edilebilir.Kozmetik allerjilerinden korunmak mümkün mü?Öncelikle kaliteli ve markalı ürünler tercih edilmelidir. Daha önce kullanılmamış olan bir ürün ilk kullanımda yüze ya da ellere değil, vücudun başka bir bölgesine (ör: kolun iç kısmına) ve çok az miktarda 2-3 gün süreyle uygulanmalıdır.

Sözkonusu ürün uygulama bölgesinde herhangi bir reaksiyona neden olmuyor ise kullanılmaya başlanmalıdır. Bu konuda emin olunamıyor ise bir uzman doktordan yardım alınmalıdır. Sözün özü;Kozmetikler ve sanitasyon ürünleri, modern dünyada günlük hayatın vazgeçilemez bir parçasıdır. Bazen istenmeyen etkilere neden olsalar da onları kullanmaya devam edeceğiz. Bu nedenle, her konuda olduğu gibi kozmetikler konusunda da “bilgili” birer tüketici olmak ve sağlığımızın için en doğrusunu uygulamayı bilmek zorundayız.
FRANCE HOSPITAL
All citizens can go to a France hospital for free. France has one of the best healthcare systems in the world. The healthcare system offers high quality services that are easily accessible. Any resident of France is covered by the state social security system that includes free health insurance that is accepted by any France hospital.

Other European citizens that live in Iceland,Lichtenstein, and Norway are automatically entitled to the free health insurance also and can be seen in a France hospital. The free healthcare is for all European citizens that might be traveling through, looking to move there are automatically entitled to the healthcare program. There are 25 member states that are a part of the social security system and all residents can take part in the program.

All people living in France can apply for the health insurance program. This includes foreign exchange students living in the country temporarily that might find a need to go to a France hospital. They are entitled. All children and family members to a resident of France are included in the free medical provided by France.

If you have the free insurance provided by the social security in France then you are free to choose whichever doctor and whichever France hospital you would like to go to. This includes dentists, private clinics, and more. If you have private health insurance, then you must find out where your insurance will allow you to go.

All appointments are made by phone through the social security medical plan. All appointments should be made a day or two in advance. If you need special treatment in a France hospital waiting time can be a week or several months.

If you have an emergency and must be seen at a France hospital, by French law, no one can be turned away medical care based on an emergency. However, the hospital has the right and responsibility to determine what an emergency is.

A France hospital provides some of the best medical care in the world and France believes that everyone is entitled to free health insurance. If you are a citizen in France, then you can apply for the social security healthcare system offered.
FRANCES GOVERNMENT
France’s government believes that freedom is the rule and its restriction is the exception; any restriction of Freedom must be provided for by Law and must follow the principles of necessity and proportionality. France’s government goes by the principles of the Declaration of the Rights of Man and of the citizen.

A fundamental document stemming from the French Revolution that is the Declaration of the rights of Man and of the Citizen. This document defines individual and collective rights as one. This document is one of the first documents taking a step toward writing a constitution. France’s government believes that these fundamental rights are not only for French citizens, but for all men and there are no exceptions to this document.
France’s government declaration is very similar to the United States Constitution and the Bill of Rights. This declaration provides for freedom of speech and freedom of the press. There is a slightly weaker guarantee of freedom of religion It states that people can believe what they want to as long as they don’t trouble the public order established by the law. It gives people the right to own properly but also says France’s government has the right to eminent domain.

The declaration is individualistic and says that people have the right to be themselves and keep to themselves. Individuality is okay, but freedom of assembly is not addressed and liberty of association.

It is said by the French Government that the reason the declaration for human rights does not address freedom of assembly and association and recognize religious issues is because during the time the document was written and agreed upon by the Parliament of France, the importance of these individual rights were not recognized as being important. They were understood to extend to women and various ethnic groups and that was a big step at the time of the document writing.

France’s government believes in individuality and freedom for all. France believes that anything that gets in the way of freedom is a restriction and against the law. All people have the right to individuality and the right to be themselves but not to rally and disrupt the public in any way with their beliefs.

MEME KANSERİNDE ALTERNATİF TEDAVİ YAKLAŞIMLARI

Doktorlar cilt tümörleri hariç tutulursa, Meme kanseri, kadınlarda görülen en yaygın tümörü olduğunu söylemektedir.Nadiren erkeklerde görülürse de, 30 yaş üzerindeki her kadının korkulu rüyasıdır. Maalesef son yıllarda meme kanseri, artık daha genç yaşlarda görülmeye başlamıştır.Meme kanseri açısından riskli olan gruplar: Yaş, ailesinde kanser(özellikle meme kanseri) olanlar, sigara içimi, alkol, daha önce radyasyona maruz kalanlar(göğüs bölgesinde), menapoza girmiş kadınlar, şişmanlık sayılabilir. Ama en önemlisi kadınlık hormonu olan “östrogen”nin, yaşamdaki seviyesinin seyridir.

Kan östrogen seviyesi yüksek olanlarda tümörün nüksü, tedaviye direnç(yanıtsızlık) ve ölüm olasılığı daha yüksektir. Tümör dokusunda östrogen reseptörü pozitif(+) tespit edilenlerde, tedaviye yanıt oranı daha yüksektir.Meme kanseri, tümörün evresine göre tedavi edilir. Ancak, tıbbı otoriteler ve onkologlarca, meme kanserinin standart bir tedavi mütabakatı sağlanamamıştır. Klasik tıbbi tedavilerde ekol farklılıkları vardır.

Sadece cerrahide bile, tümör tespit edilmişken, “meme koruyucu” yaklaşımdan, kanser oluşmamış ama, kanser oluşma riski olan memenin tümüyle alınmasına kadar farklılıklar içeren yaklaşımlar mevcuttur.Meme kanserinin klasik tıbbi tedavisi mutlaka “multidisipliner” yani farklı branşların birlikte tedavi planlaması yapması şeklinde olmalıdır. Hangi tedavinin hangi sırada yapılacağına birlikte karar verilmelidir. Her ne kadar bilimsel “metaanaliz” adı verilen çalışmalarda, meme kanserli hastaların sağ kalımında (yaşam süresi) tedavi edilemeyenlerle kıyaslandığında, herhangi bir fark tespit edilememiş ise de, bazı meme kanserli hastalarda klasik tıbbi tedavilerin doğru planlanarak uygulanmasından yanayım.Klasik tıbbi tedavilere ilave olarak, alternatif tedaviler “mutlaka klasik tedavilerden önce başlamalı” ve klasik tedavilerle eş zamanlı olarak sürdürülmelidir.

MEME KANSERİNDE ALTERNATİF TEDAVİ METODLARIA) Ozon terapi(oksijen tedavisi)B) Fitoterapi(Bitkisel Tedavi)C) Natürel(Doğal) TedavilerD) Vitamin-Mineral ve Preparatlar

FAYDALI VİTAMİN VE MİNERALLER

1. Coenzyme 910(120 mg/gün) / 3 kez-gün

2. Calcium-glucaate (500-1000 mg/gün) / 3 kez-gün

3. Vitamin A (25.000 ıu/day)

4. Vitamin E (800 ıu/day)

5. Vitamin C (250-5000 2 kez-gün)

6. Selenium (200-400 microgram/day)

7. Bromelain 500 mg

FAYDALI BİTKİLER

1. Astragalus; P53 cevabıyla kanser yayılımını durdurur.

2. Maitake;Tümör gelişimini yavaşlatır, immün sistemi sitümile eder.

3. Milkthistle(Silymarin);Kanser hücreleri üzerindeki östrogen reseptörlerini bağlar.

4. Mistletoe(Loranthus yada Mulberry);İmmün sistemin baskılanmasını engelleyerek kemoterapiye destek olarak kullanılır.

5. Quercetin;Çok ilaçlı tedaviye dirençli meme kanserli hastalarda, kanser hücrelerinin ölümünü hızlandırır.

6. Resveratrol(Siyah üzüm şurubu);Tümör gelişimine neden olan hücresel mekanizmaları durdurur.

7. Soy isoflavone;Kanser hücrelerindeki östrogen’i bloke eder, p21 genini aktive eder.

8. St. John’s Worth(Sarı Kantaron);Kanser hücrelerinin komşu dokulara yayılımını engeller.

9. Turmeric(Curcumin Tablet):P53 genini aktive eder, kanseri aktive eden diğer genleri ise baskılar.

10. Vitex;Meme kanseri hücrelerinin gelişimini inhibe edebilir.

11. Alnoni;Bağışıklık sistemini güçlendirir, kemo ve radyoterapinin etkilerini azaltır.

BİR MEME KANSERLİ İÇİN SAKINCALI BİTKİLER

1. Cordyceps

2. Dan shen

3. Fennel

4. Licorice

FAYDALI BİTKİSEL KARIŞIMLAR

1) GLA(Sibirya Sedir Yağı) (Sibirya ormanlarında yetişen sedir çamlarından elde edilir, GLA oranı en yüksek bitkisel karışımdır, içinde A E C vitamini, selenium ve çinko minerali vardır. Meme kanserinde en yaygın kullanılan tamoksifen’in etkinliğini arttırır.

2) Cinnamon twig ve poria pill (geleneksel bir çin bitkisel karışımı olup overler üzerinden etkisini göstererek kandaki östrogen miktarını azaltır.)

3) Dong Quai ve Peony Powder (geleneksel bir çin karşımı olup östrogen üretimini azaltması etkisinden faydalanılır, geniş bir kullanım alanı vardır. Tamokisfen’in etkisini arttırır.)

4) Essiac ve Hoxsey (Kanser hücrelerinin aktivasyonunu azaltan uzun süreli kullanılan bir Amerikan karışımıdır, kemoterapiye bağlı yan etkileri özellikle lökosit(beyaz hücre) eksikliğinde bütün kan hücrelerinin üretimini uyararak yardımcı olur.

5) Two-Cured Decoction (Geleneksel bir çin bitkisel karışımıdır, meme kanserli hücrelerde östrogen seviyesini azaltır, geleneksel kullanımında kanser hücrelerinin akciğere yayılımını durdurduğu düşünülmektedir. Ateşli durumlarda bu bileşik asla kullanılmamalıdır.

DİKKAT EDİLMESİ GEREKENLER

1) Vücuttaki yağ dokusunun azaltılması bunun için egzersiz yapılmalı ve beslenmedeki yağın azaltılmasına dikkat edilmelidir. Bunun içinde mümkünse kırmızı et, tereyağı ve margarinli yiyeceklerden kaçınmalıdır. Özellikle menapoza girmiş kadınların dikkat etmesi gerekir. Kanserden korunmak için Omega 3 yağ asidi mutlaka alınmalıdır. Mümkünse beyaz et özellikle balık yenmelidir. Zeytinyağı kontrollü bir biçimde yenilebilir.Vejetaryen bir beslenmeye geçilmelidir. Mevsimlik sebze ve meyvelerin yenilmesine tufanda-sera sebze ve meyvelerden ise kaçınmaya azami dikkat gösterilmelidir. Beta-carotene içeren sebzeler ve meyveler yenilmelidir. (Meme kanserli kadınların kanında beta-carotene seviyelerinin düşük olduğu görülmüştür.) En etkili ve en güvenilir beta-carotene seviyelerinin sağlanması koyu yeşil sarı ya da turuncu sebzelerin günlük alınmasıyla mümkündür.

2)Brokoli mutlaka yenmelidir. Brokoli, sulphoraphane içerir, bu madde karsinojenik toksinleri elimine etmeye yardımcı olur günlük olarak alınmalıdır meme kanseri hücrelerin gelişimini uyaran ve östrogen bağlayan bir etki gösterir. Kızarmış ve kömürde pişmiş yiyeceklerden kaçınmalıdır. Tatlı ve hormon içeren maddelerin kullanımı asgari seviyeye düşürülmelidir. Çünkü insülin hormonunun yükselmesine neden olan yüksek kan şekeri seviyesi meme kanseri hücrelerinin gelişimini hızlandırır. Doğal şekerler az miktarda da olsa yenilebilir.

3) Vitamin D’nin meme kanserli hücreleri, normal sağlıklı hücrelere dönüşümüne yardım ettiğine dair kanıtlar mevcuttur. Bu nedenle bir miktar güneşe maruz kalmak faydalı olacaktır. Hazır vitamin depreparatlarının hiçbir faydası yoktur.

4) Vitamin C, A ve E’nin ilave olarak alınması faydalı olabilir. Lifli yiyecekler yenmelidir. Lifler bağırsak hareketlerini hızlandırır, kabızlığa engel olarak toksinlerin emilimini azaltır. Normal beslenme diyetinde soğan ve sarımsak mutlaka olmalıdır. Günde en az 2.5-3 lt sıvı alınmalıdır. Gazlı ve asitli içeceklerden kaçınılmalıdır. Gevşeme teknikleri(meditasyon, masaj, çok sıcak olmayan banyolar, ozon sauna) fayda sağlayacaktır.

5) Sigara ve diğer toksik maddelerin alımından kaçınılmalıdır, demir içeren bileşiklerin alımından uzak durulmalıdır, çünkü demir tümör gelişimini hızlandırabilir. Folik asidin hiçbir faydalı etkisinin olmadığı tespit edilmiştir. Ancak alkol alanlarda folik asit eklenebilir.

Çalışanların pazartesi sendromu


Şehirli insan, yıllardır pazar akşamı başlayan, tatsız ve oldukça rahatsız edici bir stres türü ile boğuşuyor. Uzmanlar, buna Pazartesi Sendromu diyorlar. Üstelik, yapılan araştırmalar, en profesyonel insanların dahi, bu sendromu yaşadığım kanıtlıyor.Bunu herkes yaşıyorZaman ile yarışılmadığı, rekabetin çok daha sınırlı olduğu, teknolojinin insanın karşısına her gün öğreneceği yepyeni detaylarla çıkmadığı eskilerde, haftanın her günü eşit değer taşıdığı için pazartesi günlerinin diğerlerinden herhangi bir farkı olmazken, modern zamanlarda insanoğlunun giderek artan günlük problemleri Pazartesi Sendromu'nun doğmasına neden oldu.


New York'da yapılan bir araştırmaya göre, işinde en profesyonel olarak bilinen kişiler dahi bu sendromu yaşıyor. Haftanın beş iş günü boyunca, bazen neredeyse sadece uykuya ve yemeğe zaman bulabilen kariyer sahibi şehir insanı için, pazartesi günleri tekrar o yoğun iş temposuna ve karmaşaya dönmek, kendini unutmak ya da kendine doğru yürüyememek anlamına gelebiliyor. Peki, neden kimileri haftanın ilk günüyle barışık yaşayabilmenin yollarını keşfedebilmişken, diğerleri takvimden silinmesini isteyecek kadar pazartesiden nefret ediyor? Sorun nerede? Öncelikle bu sorunun cevabını bulmak için, insanların pazartesi günleri kendilerini neden iyi hissetmediklerinin ardındaki gerçekleri araştırmamız gerekiyor.


Belki de sorun, haftanın günlerinde değil de, kişinin yaptığı işten, kendi iç dünyasından da kaynaklanıyor olabilir, iş yerinde ve ofiste yaşanan sorunlar, bir süre sonra yapılan işten zevk almanızı engelleyebiliyor ve bu işi sadece para kazanmak için yaptığınızıı düşünmenize neden olabiliyor. İşte bu noktada da, pazartesi günleri kişi için gerilimi yeniden başlatan gün ya da bir simge anlamı taşıyabiliyor. İş arkadaşları ya da patron ile arada geçen sorunlara çözüm bulmak için, onlarla diyalog kurmak en etkili yöntem belki de... Ama asıl sorun iş ise, o zaman başka önlemler almak gerekebiliyor.İyi bir terapist, biraz kafanızı dağıtacak küçük uğraşılar, kısa aralıklarla temiz hava almak ve yeniden düşünmek gibi... Eğer yapılan işin artık kişiye hiçbir şey kazandırmadığına inanılıyorsa ya da gelecekteki beklentileri arasında bu işte kariyer yapmanın çok da cazip gelmeyeceği düşünülüyorsa, bu sorunu çözebilmek için iki seçenek bulunuyor... Neler yapılmalı? Bunun başında, yönetici ile konuşup, kişinin kendini daha fazla geliştireceğine inandığı bir departmana yönlendirilmesini istemesi geliyor. Eğer kişinin elinde böyle bir fırsat yoksa, radikal bir karar vererek işten ayrılmak ve bir süre hangi dala kanalize olacağını düşünmek ise verilebilecek en akıllıca ve cesur karar...


Çünkü, her pazartesi stres altında ise gidilmesi, gerçekten sevilen işi aramaktan çok daha negatif bir taraf yükleyecektir kişiye. Eğer bu iki çözümü uygulayacak cesaret bulunamıyorsa, bir de şunu denemekte yarar var; her ne kadar sıkıcı ya da yorucu olsa da yapılan işten zevk alınmaya çalışılması. Örneğin, o işi kişinin kendinden başka kimsenin o denli iyi yapamayacağını düşünmeye çalışması, bir parça da olsa gerilimi hafifletecektir. Çözüm pazartesi aktiviteleriPazartesi günleri iş yerine en güzel giysiler, en hoş makyaj ve kısa bir yürüyüşün ardından gidilebilir. Böylelikle gün boyu alınacak iltifatlar o günün ilk iş günü olduğunu kişiye unutturacaktır.


Öte yandan, özel hayatlarda karşılaşılan bazı sorunlar da Pazartesi Sendromu yaşanmasına neden olabilir. Örneğin, yeni bir annenin bebeğinin gece geç saatlerde uyanması, uykusunu böleceği için haftanın ilk iş gününü bir kabusa çevirebilir. Ya da partneriyle yaşadığı sorunlar, çalışma isteğini negatif yönde etkileyebilir. Tüm çözüm önerilerine rağmen, eğer hala pazartesi günleri kabusu yaşanıyorsa, son bir öneri daha sunuyor uzmanlar... Pazartesi iş çıkışlarında biraz daha sosyal aktivitelere yönelmek. Eğlenceli geçen pazartesi akşamları, böylelikle ayrı bir önem kazanabilir. Bu da pazartesi gününe duyduğunuz antipatinin tamamıyla unutulmasını sağlayabiliyor.

Pazar

Doğru Giyinmenin Püf Noktaları

Kısa boy, dar omuzlar, geniş kalçalar...Herkesin bir kusuru var! Önemli olan bunları gizlemenin yolunu bilmek.
Kısa boyluysanız:Pantolon: Eğer vücudunuzun üst kısmını uzun göstermek istiyorsanız düşük belli pantolonlar tercih etmelisiniz. Bacaklarınızı olduğundan uzun göstermek için ise yüksek belli ve düz inen pantolonlar seçin. Kontrast renklerden ve iri desenlerden kaçının. Canlı renkleri üstünüzle aynı tonlarda olmak kaydıyla rahatlıkla kullanabilirsiniz.

Ceket ve gömlek: Fazla uzun veya belde biten kısa ceketlerden kaçının.
Bele oturan ve kalça hizasında kalan modeller seçin. Düşük belli bir pantolon giymek istiyorsanız üzerine saçaklı, püsküllü veya payetli bir gömlek kullanabilirsiniz. Altla üst arasında renk kontrastları yapmayın, illa bir kontrast yapmak istiyorsanız, kumaş türü kontrastları uygulayın: ipek bir elbise üzerine jean ceket gibi.
Elbise: Tek renk ve düz kesim elbiseler silueti daha uzun gösterir. Ayrıca kadınsı ve seksi kesimleri de rahatlıkla kullanabilirsiniz. Etek boyu baldırların ortasına hatta topukların hemen üstüne kadar inebilir.

ŞİŞMANSANIZ... Pantolon: Pantolonlarınızı mümkün olduğunca krep gibi dökümlü kumaşlardan seçin. Üst: Özellikle pantolon üzerine, bacaklarınızın üst kısmına dek inen uzun tunikler giyin. Göz alıcı, dikkat çekici büyük desenler yerine tek renk ve koyu tonları tercih edin. Dekolte kullanmaktan kaçınmayın ama kalın ve belinizi saran kemerlerden Kaçının!

Ceket: Dökümlü kumaşlardan olanları tercih edin; mümkünse önünü iliklemeden giyin. Ceketlerinizde büyük vatkalar yerine daha küçük, omuzlarınızı hafifçe yükseltecek vatkalar kullanın. Elbise - etek: Asla vücudunuzu sarmamalı: streç kumaşlara veda edin! Vücuda yapışmayan, uçuşan kumaşlar idealdir. Renk olarak daha çok tek renk ve koyu tonlar kullanın. Emprime seviyorsanız minik desenlileri tercih edin. Etek boyu baldırlarınızın hemen altına dek inmeli; daha uzun boylar da rahatlıkla kullanabilirsiniz.

GENİŞ KALÇALIYSANIZ... Pantolon: Geniş pantolonlarla kalçalarınızı kamufle etmeye çalışmayın. Dökümlü kumaştan dikilmiş, düz kesim pantolonlar giyin. Her zaman koyu ve tek renk tercih edin. Asla ve asla tayt giymeyin!
Üst: Üstünüz ince ve kalçalarınız genişse, vücudunuzdaki bu farkı yok etmeniz gerekiyor. O halde, dikkati vücudunuzun üst kısmına çekecek tarzda gömlek, kazak, tişört vb. giymekte tereddüt etmeyin. Çiçekler, geometrik şekiller, karışık renkler, hatta büyük aksesuarlar kullanın, minik dekolteler uygulayın. Göz ve dudak makyajına ağırlık verin.

Elbise - etek: Eteklerinizde dökümlü kumaş ve nötr renkler (siyah, gri, bej gibi) kullanın. Verev kesim ve büzgülü modellerden kesinlikle kaçının. Bel oyuğu kalçanın hemen üzerinden başlayan kesimler tercih edin. Elbisede dikkat etmeniz gereken nokta, göğüslerinizi belirginleştirmek, kalçanızı ise saklamaktır. En doğru model, bel hattı olan ama bele fazla oturmayan, kalça yuvarlağını çıkarmayan düz kesimlerdir. Diz altı etek boyu en ideal olandır.

BOYUN DEKOLTESİ Boynunuz uzunsa, her tarzı uygulayabilirsiniz. Özellikle, yuvarlak açılmış dekolteler ve boyna bağlanmış küçük bir fular çok hoş duracaktır. Boynunuz kısaysa, “V” yakalı bluzlar veya “V” açılmış dekolteler tercih edin; boynunuz daha uzun görünecektir. Fular kullanmamaya çalışın; boynunuzu iyice kısaltıp omuzlarınıza gömülmüş gibi gösterir. Bunun yerine omuzlarınıza bir şal alın; böylece “V” dekolteniz de kapanmamış olacaktır.

OMUZ DEKOLTESİ Omuzlarınız kareyse, asimetrik omuz dekolteli veya kolsuz kıyafetler seçin. Omuzlarınız yuvarlaksa, ince askılı giysiler sizin için idealdir.
Omuzlarınız düşük ve darsa, reglan kollu kıyafetler giymeyin. Omuz başlarını ortaya çıkaran, derin kol oyuğu olan giysiler omuzları daha geniş gösterir.

AYAKKABI SEÇİMİ Topukta esas, kıyafetin etek uzunluğudur. Diz ve diz altı hizasındaki bir etek uzunluğuyla 7 cm.den uzun bir topuk giyilebilir. Mini bir etekle daha alçak topuk kullanmak gerekir. Şişmansanız, vücudunuzla oransızlık yaratmamak için yüksek topuktan kaçının, orta boy topuk idealdir.
Kısa boyluysanız, yüksek ve ince topuk vücudunuzda dengesizlik yaratır, eğri ve kambur bir görünüm verir. 5-6 cm.lik bir yükseklik yeterlidir. Uzun boyluysanız, yine de çok düz ayakkabılar seçmeyin. Az da olsa biraz topuk siluetinize çekicilik katacaktır.

TEN VE SAÇINIZA EN UYGUN RENKLERBUĞDAY TEN-SARI SAÇ En uygun renklerToz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşiliKaçının!Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.
AÇIK TEN-SARI SAÇ En uygun renklerToz pembe, bebek mavisi, gri-mavi, lila, açık mor, açık yeşil ve nane yeşili. Kaçının!Elektrik mavisi ve koyu kırmızı yüzünüze yakın kullanmanız halinde çok sert bir etki yaratır.

AÇIK TEN-KIZIL SAÇ En uygun renklerYeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi. Kaçının!Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.
AÇIK TEN-KAHVERENGİ SAÇ En uygun renklerYeşilin açık tonları ile saman sarısı, kavuniçi, kayısı rengi, mercan ve gri-mavi. Kaçının!Toprak sarısı ve haki -yüzünüze yakın kullanmanız halinde- teninizdeki ışıltıyı alır.
KOYU TEN-SİYAH SAÇ En uygun renklerPembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah. Kaçının!Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.
AÇIK TEN-SİYAH SAÇ En uygun renklerPembe ve mavinin tüm tonları ile mor ve siyah.Kaçının!Kiremit kırmızısı, tunç ve doreli renkler sarı içerdikleri için saç ve ten renginizi donuklaştırır.
BUĞDAY TEN-KAHVERENGİ SAÇ En uygun renklerKırmızı ve yeşil tonları ile kavuniçi, kiremit rengi, doreli bej, toprak sarısı ve turkuaz. Kaçının!Maviye çalan tonlar, fuşya, duman grisi gibi renkler içlerinde dore tonları barındırmadıkları için saç ve ten renkleriniz için fazla soğuk.
İŞ HAYATINDA GİYİM KIYAFET SEÇİMİ Çalışan bir kadınsanız biraz erkek egemen bir ortamdasınız demektir. Bu durum asla kadınca giyinmenizi engellememeli, kadınlığınızı gölgelememeli. İş hayatında giyinmenin altın kuralı, iş kolunuzun geleneklerine uygun ama kendinizi yansıtan bir tarz belirlemenizdir. İşinize ciddiyetle yaklaşımınızı ve becerinizi vurgulayacak zarif, temiz, uyumlu ve iyi dikilmiş kıyafetler seçin. Etek, pantolon takımlar, gömlekle kombine edilmiş etek ve pantolonlar, düz kesim elbiseler ideal olanlardır.
Hoşunuza gitmeyecek bir konuma düşmemek için çok kısa etekler, vücudunuza yapışan kıyafetler ve derin dekolteler kullanmayın.
RENK PALETİ Çok canlı renkler seçmeyin ama kendinizi gri tonları içine de hapsetmeyin. Evet, gri, iş hayatında çok alışıldık ve ağırlık veren bir renk ama aynı etkiyi bırakabilecek başka renkler de var. Yeşil, bordo, lacivert, siyah, kahverengi, bej, toprak tonları ve lâl gibi renklerle gardırobunuzu çeşitlendirin.
AKSESUARLAR Her detayı düşünün! Ayakkabılarınız topuklu veya topuksuz olabilir ama mutlaka temiz ve cilalı olmalı. Çantanız hem kıyafetinizle uyumlu hem de çalıştığınız iş koluna ve konumunuza uygun olmalı: boncuklu bir çanta ile bankacılık sektöründe çalışmanız pek uygun olmaz! Abartısız ve zarif takılar kullanın; ama annenizin inci kolyesi ile de kendinize olduğunuzdan daha yaşlı bir hava vermeye çalışmayın!
MAKYAJ Canlı renklerden, koyu ve yoğun uygulamalardan mutlaka kaçının. Sade ve doğal bir makyaj yapın: gözlere hafif gölgeler, 2 kat rimel, biraz allık ve ruj. SAÇ Saç, genel görünümde son derece etkilidir. Asla yağlı, kirli ve boyası gelmiş bir saçla işe gitmeyin. Rahat etmek için saçınızı toplayın; böylece sürekli düzeltmek zorunda da kalmazsınız. Kibar, kıyafet renginizle uyumlu tokalar tercih edin: payetli kelebek tokaları günlük hayatınıza bırakın! PARFÜM Asla ağır kokular kullanmayın. Hafif, çiçeksi aromalardan yapılmış parfümleri tercih edin. Parfümünüzle banyo yapmayın, az sıkın, gerekirse tazelersiniz.
YANINIZDA BULUNDURUN! Ne olur ne olmaz diyerek el çantanızda bulundurmanız gerekenler:yedek bir çift çorap küçük bir ayakkabı cila süngeri iplik ve dikiş iğnesi diş fırçası ve macunu saç fırçası törpü kağıt mendil ve elbette makyajınızdaki parlamaları rötuşlayacak hafif bir pudra, dudak boyanızı gün içinde tazelemek üzere rujunuz ve parfümünüz.

HATIRLATMALAR
Kendinizi sevin, kendinize güvenin ve gülümseyin. Gülümseyen bir yüz, aydınlık bakışlar ve güvenli bir tutum sizi her zaman olduğunuzdan daha şık ve bakımlı gösterecektir. Yürürken de otururken de dik durmaya özen gösterin. Giysileriniz temiz ve ütülü olsun. Renk uyumuna dikkat edin. Küçük aksesuarlarla kıyafetlerinizi hareketlendirin.İçinde rahat olmadığınız giysiler ve ayakkabılar giymeyin. Ayakkabılarınızı sık sık temizleyin ve cilalayın.

Topuğu yenmiş, deforme olmuş ayakkabılar giymeyin. Saç, el ve tırnaklarınızdaki bakımsızlık şıklığı zedeleyen unsurlardır. Saç boyanıza ve temizliğine dikkat edin, el ve tırnaklarınıza özen gösterin. Takılarınız hem kıyafetinizle hem de birbirleriyle uyumlu olmalı. Sarı ve beyaz takıları bir arada kullanmayın (altın bir kolye, gümüş küpeler gibi). Ağır takılarla daha hafifleri de bir arada kullanmayın (boncuk bir bilezik ve pırlantalı bir yüzük gibi)

Pazartesi

Bedenimiz Ve Tatil

Bedeninizin de tatile ihtiyacı var
Tatil, bedeninizi ve zihninizi dinlendirmeniz için iyi bir fırsattır. Ancak bu dönemi sınırsız yeme ve içme dönemi olarak görürseniz bedeninizi dinlenme amacından uzaklaştırıp daha fazla yormuş ve üzmüş olursunuz.

Bu yüzden tatile giderken bedeninizin de gerçekten tatil yapmasına ve dinlenmesine fırsat verin. Akdeniz diyeti sizin için iyi bir fırsat olabilir. Çünkü bu diyet ile hem kilo vermek kolay hem de uzun süreli devam ettirip yaşam biçimi haline getirip vermiş olduğunuz kiloyu da geri almamak sizin elinizde. Akdeniz mutfağı, Türkiye’yi de içine alarak, Yunanistan’dan İtalya’ya ve Fransa’ya, İspanya’dan Kuzey Afrika’ya ve Ortadoğu’ya uzanan, Akdeniz sahillerini damak tadının simgesi olan lezzet ile dengeli beslenmeyi doğal olarak birleştirmiştir.

Tüm dünyada yağı az (özellikle doymuş yağı az), posası fazla, tuz oranı düşük olan tipik Akdeniz mutfağı sağlıklı beslenme olarak önerilmektedir.Akdeniz diyeti beyaz et ağırlıklıdır, kırmızı ete ayda sadece birkaç kez yer verilir. Buna karşın, her gün yediğimiz öğünlerde bulunması gereken besinlerin başında zeytin ve zeytinyağı gelir. Peynir, yoğurt ve diğer süt ürünleri, baklagiller ve kuruyemişler, sebze ve meyveler, ekmek, makarna, bulgur gibi unlu mamüller de beslenmenin ayrılmaz bir parçası olarak düşünülürken haftada birkaç kez balık yenmesi ve kümes hayvanları önemlidir.

1. gün Akdeniz Diyeti
SABAH
1 dilim kepek veya çavdar ekmeği (1 tost ekmeği büyüklüğünde)2 dilim az yağlı beyaz peynir (yaklaşık 50-60 gram)DomatesSalatalıkMaydanozYeşil biber, kırmızı biber4 -5 zeytin veya 1 tatlı kaşığı zeytinyağıŞekersiz çay
ÖĞLE
6 çorba kaşığı zeytinyağlı fasulye (1 kg kabak için 2 yemek kaşığı yağ yeterlidir.)Bol yeşil salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, tuz ve limon eklenebilir.)Ayran (az yağlı veya normal)1 dilim kepek veya çavdar ekmek
ARA
Yarım simit, az yağlı peynir
AKŞAM
200 gram Izgara balıkBol Salata (1 tatlı kaşığı zeytinyağı, tuz ve limon eklenebilir.)Cacık
ARA2
porsiyon meyve (1 porsiyon meyve = 12 kiraz veya 1 elma veya 1 şeftali veya 1 dilim karpuz veya 1 dilim kavun olarak düşünülmelidir.)
GÜNÜN TARİFİ
Zeytinyağlı fasulye 1 kg yeşil fasulyeyi 2-3 çorba kaşığı zeytinyağı, bol soğan, sarımsak, domates, az tuz ve suyla pişirin, dilerseniz biraz da karabiber ekleyin.
NOT
Bu programlar sağlıklı beslenme ve diyetetik biliminin temel ilkeleri göz önünde bulundurularak düşük aktiviteye sahip sağlıklı yetişkinler için ÖRNEK olarak hazırlanmıştır. Kronik rahatsızlığı olanlarla hiç sağlık muayenesinden geçmemişlerin, hamilelik, emzirme dönemi gibi özel bir beslenme programı içinde olanların hekime danışmadan veya bir beslenme uzmanı ile şahsen görüşmeden uygulamamaları önemlidir...
Cacıkyaparken düşük yağlı yoğurt tercih edin, salatalık çok düşük kalorili olduğu için mümkün olduğunca bol kullanın, dilerseniz biraz keten tohumu, sarımsak ve dereotu da ilave edebilirsiniz.

Diyeti Uygularken;Gün boyunca 4 - 5 fincan açık ve şekersiz siyah çay, daha fazla miktarda şekersiz bitki çayı ile en fazla 2 fincan kahve içilebilir. Su tüketimi kadınlar için günlük en az 8 - 10 bardak, erkekler için ise en az 10-12 bardak olmalıdır. Gerekli durumlarda alkol tüketimi kadın için haftada 2-3 kadeh erkek için 4-5 kadeh ile sınırlandırılmalı ve şarap tercih edilmelidir. Salatalara 1 tatlı kaşığı zeytinyağı yeterlidir. 1 tatlı kaşığı zeytinyağı ile 5 adet zeytin değişebilir.Etsiz sebze yemeklerinde 1 kg için 2 çorba kaşığı zeytinyağı kullanılmalıdır, yasak sebze yoktur tüm sebzeler tüketilebilir (patates ekmek yerine geçer sebze olarak düşünülmemelidir).Gün içinde istenildiği kadar salatalık, domates, marul yenilebilir.
Hürriyet

Cuma

Tırnaklar İçin Neler Faydalıdır??
















Muhteşem tırnaklara sahip olmak zordur. Tam hepsini aynı boyda uzattığınız anda, bir tanesi nedensizce kırılarak tüm hevesinizi de kırar! Aslında bu durumun pek çok nedeni vardır.
Tırnaklarımızı sürekli bir alet gibi kullanır, dayanmaları güç olan durumlarda da onları zorlarız. Aşağıdaki listeden yapmanız gerekip de yapmadıklarınızı saptayarak güçlü, dayanıklı ve sağlıklı tırnaklara kavuşmanın yollarını öğrenebilirsiniz:
Güneş, klor ve sert temizlik deterjanları tırnaklarınızı hassaslaştırarak zedeler. Sokakta güneş korumalı bir krem kullanmayı, iş yaparken ise eldiven kullanmayı alışkanlık haline getirin. El ve tırnaklarınızı mutlaka kaliteli bir krem ile nemlendirin.

Tırnaklarınızın yan taraflarını törpülemekten kaçının. Böylece daha az kırılgan olmasını sağlarsınız.
Günde birkaç kez tırnaklarınızı bir fırçayla yanlara doğru fırçalayın. Hareketlenen kan dolaşımı sayesinde tırnaklarınız daha çabuk uzayacaktır.
Demir, kalsiyum, B vitamini ve potasyum açısından zengin olan besinler, vücudunuzun geri kalanı için olduğu gibi tırnaklarınız için de faydalıdır.
Tırnaklarınız zayıf, kırılgan ve katlara ayrılıyorsa, nedeni yeterince su içmemeniz olabilir. Mutlaka bol ve yeterli su tüketin.
Alkol içeren losyonlar kullanmamaya özen gösterin.
Her bir parmağınıza kökünden ucuna doğru masaj uygulayın. Rahatlayacaksınız!
Günde altı adet badem yediğiniz taktirde tırnaklarınızdaki değişimi fark edeceksiniz. Bademde, tırnakların ihtiyaç duyduğu yağ asitleri vardır.















Perşembe

Güneşten korunma rehberi

Bronzluğun anlamı güzellik değil, deri hasarı... Güneşin zararlı etkilerinden korunmak için...

Güzellik değil, deri hasarı
Bronzlaşmanın derinin güneş hasarı gördüğünün ve kendini bundan korumaya çalıştığının bir işareti olduğunu belirten uzmanlar uyarıyor: Bronzluğun anlamı güzellik değil, deri hasarı...
Uzmanlar tersini söylüyor
Bronz ten, çoğu insan tarafından sağlıklı görünümle özdeşleştirilir. Özellikle birçok kadına göre ten, ne kadar bronzsa o kadar sağlıklı ve güzel göründüğü düşünülür. Ancak uzmanlar tam aksini söylüyor.
5 defadan sonrası riskli
Deri Hastalıkları Uzmanlarına göre bronzluğun anlamı “güzellik” değil, “deri hasarı”. Anadolu Sağlık Merkezi’nden Deri Hastalıkları Uzmanı Dr.Sadiye Kuş, “Yaşam boyu 5 defadan fazla güneş yanığı geçirmek, deri kanseri geliştirme riskini 2 kat artırıyor” diyor.
Yazın bunlara dikkat!
Sağlıklı bronzlaşma diye bir kavram yok!
Deriye doğal rengini veren koyu pigmente “melanin” adı verilir. Melanin, “melanosit” adı verilen pigment hücreleri tarafından üretilir. Derimiz güneşe maruz kaldıktan sonra, melanositler daha fazla ultraviyole ışını absorbe edebilmek için, daha fazla melanin üretmeye başlar. Böylece cilt rengi koyulaşır. Gerçekte bronzlaşma derinin çoktan güneş hasarı gördüğünün ve kendini bundan korumaya çalıştığının bir işaretidir. Ne yazık ki bronz görünüm, pek çok kişi tarafından sağlık göstergesi olarak algılanmasına rağmen, sağlıklı bronzlaşma diye bir kavram bulunmamaktadır.
Güneş yanığından sakınmalı!
Yaşam boyu 5 defadan fazla güneş yanığı geçirmek deri kanseri geliştirme riskini 2 kat arttırmaktadır. Melanom adı verilen en tehlikeli deri kanseri tipinin, ağır güneş yanığı öyküsü gibi, kısa süreli yoğun güneşe maruz kalma sonucu ortaya çıktığı unutulmamalıdır.
Neden güneş konusunda dikkatli olmalıyız?
Bilindiği gibi güneşin kısa ve uzun vadeli pek çok olumsuz etkisi bulunmaktadır. Kısa vadeli etkiler arasında güneş yanıkları, bronzlaşma ve çiller sayılabilir. Uzun vadeli etkiler arasında kırışıklık ve lekeler gibi foto yaşlanma belirtileri ve deri kanseridir. Her beş deri kanseri olgusundan dördünde neden, güneşin ultraviyole ışınlarıdır.
Güneş koruyucular nasıl etki gösterir?
Güneş koruyucular ikiye ayrılır:
1)Ultraviyole ışınlarını sünger benzeri absorbe eden organik/kimyasal filtreler.
2)Bu ışınları ayna gibi yansıtan inorganik/fiziksel filtreler.
Güneşten koruma faktörü (SPF), UVB nin yol açtığı kızarıklığa karşı koruma miktarını, böylece güneş koruycuların etkinliğini gösteren bir ölçü birimidir.

Gençleştiren Ve Yaşlandıran Yiyecekler

Yemek seçimimiz bizi biz yapmaktan öte gençlik ve sağlığı da sunuyor.
“Yemek dediğin akıldır” diyor Mevlana. Ne yiyorsak oyuz. Kimi gıdalar yaşlandırırken kimileri de gençleştiriyor. İşte onlar…
Su: Hücrelerin ve bağ dokularının dolgu ve destek gereksinimini karşılıyor. Besinlerin hücrelere taşınmasını, atıkların da hücrelerden çıkışını sağlıyor.
Soya filizi: Vücudun kendi hormonları kadar etkili. Cildi dolduruyor ve gerginliğini sağlıyor. Ispanak, lahana: B vitamini bağ dokusunun sıkılığını destekliyor, selüliti önlüyor.Yeşil çay: Serbest radikallere karşı önemli hücre koruyucu maddeler içeriyor ve böylelikle yaşlılığın doğrudan hücrelerde durdurulmasını sağlıyor.
Somon ve ringa balığı: Vücudun acil ihtiyaç duyduğu ama kendi başına üretemediği doymamış yağ asitleri içeren bu balıklar, hücrelerdeki yaşlılık sürecini yavaşlatarak anti-agingíde anahtar görevi görüyor.
Sarmısak: Bileşimindeki allizin maddesi kan dolaşımını harekete geçirerek cildi arındırıyor. Böylelikle cilt sağlıklı bir renge kavuşuyor.
Tavuk: Vücudun güzellik hormonları üretmek için ihtiyaç duyduğu yüksek değerde protein içeriyor. Ayrıca kolajen üretimini ve bağ dokusundaki liflerin yenilenmesini destekliyor.
Zeytinyağı: Soğuk preslenmiş hali sağlıklı yaşam için bire bir olan bu yağ, erken yaşlanma ve kırışıklıklar için mükemmel bir silah. Doymamış yağ asitleri hücreleri tehlikelerden koruyor.
Yumurta, süt: Dikkat çekici şekilde “niacin” maddesi içeriyorlar. Bu B vitamini depoları hücre yenilenmesi için vazgeçilmez olarak tanımlanıyor. Rezene: Kalsiyum zengini bu ot, ciltte su depolanmasını sağlıyor ve hücre yenilenmesinde görev alıyor. Haftada birkaç kez sofrada olmalı. Demlenip çay gibi içilebilir. Avokado: E vitamini açısından zengin. Böylece serbest radikallere karşı içeriden de etki ediyor. Elma: Şeker ve ensülin cildi yaşlandırıyor. Buna karşın elma kan şekerini sabitliyor ve ensülin iniş çıkışını engelliyor.
YAŞLANDIRAN YİYECEKLERYiyeceklerdeki glisemik indeks, (yani besinlerin barındırdığı şeker oranı) ne kadar fazlaysa o kadar kilo alıyor ve cildimizi yaşlandırıyoruz. Havuç, muz, üzüm ve mango gibi meyve ve sebze türleri, yüksek glisemik indeksleri dolayısıyla beslenme uzmanlarının yasaklı listesinde yer alıyor. Glisemik indeks, kan şekerinin bir öğünde ne kadar arttığını da gösteriyor.
MARGARİN: Kahvaltı ve kızartma yağı olarak sofralarda yer verdiğimiz margarindeki doymuş yağ asitleri cilt hücrelerine zarar veriyor ve vücutta yağ olarak depolanıyor.
KAHVE: Ensülin oranını artırıp cilde zarar veriyor, stres hormonu kortizolü tetikliyor.
PORTAKAL: Her ne kadar vitamin açısından yüksek bir meyve olsa da şekeri yükseltmesiyle de biliniyor. Bu yüzden sağlıklı C vitamini alabileceğimiz meyveler elma ve limon.
PİZZA: Pizzadaki karbonhidrat yağ yakımını engelliyor. “Canınız çok çekerse haftada bir kez yiyebilirsiniz” diyor uzmanlar. Alkol, kırmızı et, kızartma, tuz, şekerli besinler çabuk yaşlandırıyor. Ne diyordu Mevlana “Yemek dediğin akıldır.”

CİLT ESTETİĞİ

Botox
Kırışıklıklar, aynı ifadenin binlerce kez tekrarlanması nedeniyle cilde kazınmış olan çizgilerdir. Kırışıklıklara "ifade çizgileri" veya şekilleri nedeniyle "kaz ayakları" da denir. Kırışıklıkların nedeni cilt altındaki kasların kasılmasıdır. Botox "clostridium botulinum " adı verilen bir bakteriden elde edilen arıtılmış bir protein toksinidir. Zararsız olmasının nedeni çok ufak dozlarda kullanılması ve vücuda dağılmamasıdır. Bu protein kullanıldığı bölgedeki kasların rahatlamasını sağlayarak belli bir süre için cildin gerginleşmesini ve dolayısıyla gençleşmesini sağlar.Minik cerrahi iğneler aracılığıyla Botox yüzün sorunlu bölgesinde cilt altına çok ufak dozlarla zerk edilir. Bu sayede kasılmış olan kaslar rahatlamaya başlar. Botox uygulandıktan yaklaşık üç hafta kadar sonra en yüksek verime ulaşır. Botoxun kalıcılık süresi bünyeden bünyeye fark etmekle birlikte yaklaşık 3-6 aydır. Genellikle tavsiye edilen, tedavinin her 4-6 ayda bir tekrarlanmasıdır. Botox uygulamasının ardından bölgeye buz uygulanması olası şişlik veya rahatsızlıkları azaltır. Tedavinin tümü yaklaşık 10-15 dakika sürdüğünden normal yaşama hemen dönülebilir. Ancak yatma pozisyonuna geçmek için 4-6 saatin geçmesi beklenmelidir. Botoxun çevresindeki kaslara dağılmaması için Botox uygulanmış bölgenin ovuşturulmaması da gerekir.
Dolgu Maddeleri
Hyalüronik asit derinin temel elemanlarından biridir. Deri içinde bol miktarda bulunur. Suyu çeker ve cildin nemli kalmasına yardımcı olur. Medikal estetik alanında yüz ve boyun çizgilerinin (daha çok yüzeysel olanların) doldurulmasında kullanılmaktadır. Cilt tarafından zamanla emilen ve kolay tolore edilen bir maddedir.Çok ince bir iğneyle hiyalüronik asit preparatı deriye enjekte edilir. Genellikle art arda 2 seansta olarak uygulanır. İlk kez yapılıyorsa 2 veya 3 hafta sonra tamamlayıcı bir seans daha gerekebilir.Uygulama sonrası küçük kızarıklıklar ve şişlikler oluşabilir, bunlar kişinin cilt tipi uyarınca birkaç saat ila birkaç gün içinde kaybolur.Genellikle 6 ila 12 ayda tekrarlamak gerekir. Bu durum kişiye ve uygulanan bölgeye göre değişiklik gösterebilir.

Lazer Epilasyon Uygulamaları
Lazer Epilasyon Vücudumuzda istenmeyen tüylerden kurtulmanın en hızlı en ağrısız ve bilimsel yoludur.
Lazer Epilasyonda kullanılan lazer ışığının dalga boyu kıl ve kıl kökünde bulunan deriye rengini veren Melanin ile ışığın etkileşimidir. Lazer ışını bildiğimiz ışıktan farklı olarak ışığın tek dalga boyunda düz bir demet halinde yayılmasıdır. Lazer ışını dokunun üzerine düştüğünde tüm enerjisini çarptığı yere bırakarak ısınmaya neden olur. Böylelikle kıl kökünü tahrip eder. Birbirini izleyen birkaç seans sonunda uygulama yapılan bölge tüylerden arınır.
Tüyün bir kaç gelişme evresi vardır. Anagen dediğimiz aktif evresinde yapılan lazer kıl köklerini etkilemektedir. Kıl evrelerinin önceden bilinmediğinden Lazer epilasyon uygulama esnasında ana gen evresindeki tüyleri yok eder. Dolayısıyla tologen yani pasif kökler aktif hale geldiklerinde uygulama yapılabilmektedir. Lazer epilasyonda artan seans sayıları bu evrelere bağlı olarak yapılır. Kalıcı çözüm için birkaç seans tekrarlanır. Kılların kalınlığı ve yoğunluğu kişiden kişiye değiştiği için kesin bir seans sayısı vermek mümkün değildir. Lazer epilasyon ürettiği enerji bir dalga boyu ışıktan cilden zarar vermeden geçerek kıl köküne ulaşan bu ışık vücutta herhangi bir ışık bırakmaz.
Lazer Epilasyon uygulamasının güvenirlirliği ve tesiri Amerikan Gıda ve İlaç Dairesi FDA ( Food And Association) tarafından 1997 yılında onaylanmıştır.
LAZER EPİLASYON ÖNCESİ DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
Lazer Epilasyon uygulama öncesi 3 hafta önceden ağda cımbız kıl dökücü kıl kökünü etkileyen metodlar kullanılmamalıdır.
Lazer Epilasyon uygulamasından 2 hafta önceden güneşe çıkılmaması gerekmektedir.Solaryuma girilmemiş olması gerekir.Otobronz v.b renklendiriciler kullanılmamalıdır.
LAZER EPİLASYON SONRASI DİKKAT EDİLMESİ GEREKEN DURUMLAR
Lazer Epilasyon uygulaması sonrasında hafif kabarıklık ve kızarıklık oluşabilir. Cilt hassasiyetine bağlı olarak birkaç saat içinde geçicektir.

Lazer Epilasyon uygulama sonrasında 1 hafta güneşe maruz kalınmaması gerekmektedir.Güneşe çıkılacak ise yüksek koruma faktörlü güneş koruyucuları kullanılmalıdır.

Dövme Sildirme
Son Teknoloji Lazer Cihazı ESTE'de...1992 yılından bu yana 15 yılı aşkın arge çalışmalarıyla sürekli üzerinde çalışılmış, her yeni çıkan modeli zamanın en iyisi diye gösterilen Amerikan ve Japon lazer mühendislerinin eksiksiz bir ürünü olan Medlite şimdi İstanbulun gözdesi ESTE'de. En son model olan MedLite c6 Lazer Sistemi Dünya genelinde konusunda uzman olmuş doktorlar arasında yapılan anketlerde tartışmasız branşında en iyi lazer olarak seçilmiştir.
Kliniğimiz de hastalarımıza bugüne kadar yapılması mümkün olmayan yenilikleri getiren bu lazer cihazını biraz yakından tanıyalım..
Dermatolojik uygulamalarda üstün özellikleri ile lazer cihazları içinde başarı oranı en yüksek, en hızlı, en güvenli Q-switched Nd-Yag lazerler sınıfından bir üründür.
Dövmelerinizden ne renk olursa olsun, MedLite c6 lazer sistemi ile acısız 1-2 dakika gibi bugüne kadar görülmemiş kısa seans süreleri ile tamamen kurtulabilirsiniz. Unutmayın ki bugüne kadar kullanılan tüm lazer sistemleri sadece siyah renkli dövmeleri çıkartabiliyorlardı. MedLite c6 dövme tedavisinde bir devrim yaratmıştır. Üzerinde bulunan 4 farklı lazer dalga boyu ile sarı, yeşil, bulut mavisi gibi çıkartılması mümkün değildir denilen dövmeleri bile çıkarttığı için dünya da altın standart olarak kabul edilmiştir.
Günümüz de sıkça yapılan kalıcı makyaj tedavileri yanlış uygulandığı taktirde çok travmatik sonuçlara yol açmaktadır. Çok özel tedavi protokolleri ile kaş tüylerinizde hiçbir hasar olmadan kalıcı makyajınız tüm lazer sistemleri içinde sadece MedLite c6 lazer sistemi ile çıkartılabilmektedir.
ESTE de bu lazer sistemini kullanarak uygulanan çok özel bir tedavi protokolü ile cerrahi hiçbir işlem yapılmadan lazer skin toning diye adlandırdığımız cilt gençleştirme işlemlerine başlıyoruz. Yapılan bu uygulama ile gözleriniz etrafında olan kırışıklıklarınızdan kurtulacaksınız. Yüzünüz güneş lekeleri çil lekeleri gibi tüm pigmentlerinizden arındırılacak, lazer peeling ile pürüzsüz bir cildiniz olacak, en son olarak cildinizin gözenekleri daralacağı için kendinizi çok gençleşmiş ve güzel göreceksiniz.
Epilasyon hiç bu kadar hızlı hiç bu kadar acısız olmamıştı...MedLite c6 Lazer Sistemi ile tüyleriniz ne kadar uzun olursa olsun kısaltmadan, hiçbir soğutucu, uyuşturucu kullanmadan tamamen acısız bir uygulama ile tüm vücut epilasyonunuzu 45 dakika gibi çok kısa sürelerde yaptırabilirsiniz. Uygulamadan hemen sonra tüyleriniz tamamen sarı beyaz renge dönecek 15 gün içinde tamamen dökülecektir. Işıl ışıl bir cilde sahip olacaksınız. Bir yıllık tedavi süreci sonunda tüylerinizden kurtulabilirsiniz.
Yapabileceğiniz diğer tedavileri sıralayacak olursak melasma, ota nevus, akne izi, kılcal damar, yara izleri tedavileridir.

Lazer İle Leke Tedavisi
Leke, kişinin cilt kalitesini azalttığı, güzelliğine gölge düşürdüğü ve dış görünüm estetiğini olumsuz etkilerinden dolayı tedavilerinde her geçen gün yeniliklerin denendiği bir konu olmuştur.
Leke nasıl oluşur?
Leke, normalde cilt rengini veren melanin isimli pigmentin vücudun belirli bölgelerinde cilt altında düzensiz kümelenmesi ile meydana gelir.
Lekeleri vücudun en fazla hangi bölgesinde görülür?Lekeler, cildin hassas olduğu, güneş ve kimyasal maddelerle en fazla temas eden bölgeleri başta olmak üzere bazı hastalalıklar ve yaşın ilerlemesi ile vücudun her bölgesinde görülebilir.Eller güneş ve kimyasallarla teması nedeniyle,yüz ve boyun cildi ise güneşle olan temas fazlalığından dolayı lekenin en fazla görüldüğü cilt bölgeleridir.
Leke neden meydana gelir?
Lekeyi gebelik döneminde, kloazma dediğimiz yüzde gebelik maskesi olarak,yaşın ilerlemesine bağlı olarak el sırtı,göğüs, boyun ve yüzde yaşlılık lekesi olarak, güneş yanıkları sonrası yüz ve dekolte cildinde güneş lekeleri tarzında, deodorant ve parfüm uygulamaları sonrası koltuk altı, boyun gibi alanlarda, lazer epilasyon yada ağda uygulanması sonrası kimyasallarla ve güneşle kontrolsüz temas sonrası, dövme sildirmede yanlış uygulamalar sonrası, bazı sistemik hastalıklarda (böbrek ve diyabet vb.) ciltte bölge bölge renk değişikliği tarzında lekenmeler meydana gelir.

Lekeyi önlemek için neler yapılmalıdır?
Leke tedavisinde öncelik her zaman leke oluşumunun önlenmesine yönelik yapılmalıdır. Leke özellikle güneş ve kimyasal kullanıcılarla meydana geldiği için alınabilecek önlemler şöyle sınıflandırılabilir;
Çocukluk döneminden başlayarak, her yaş güneşten uygun koruma faktörlü güneş koruyucularla korunmalı. Güneş koruyucu sadece plajda kullanılan bir ürün değildir, karlı havada dahi gerekli olursa kullanımı gereklidir.Bronzlanmaşa çalışarak ciltte güneş, solaryumla kontrolsüz olarak yanıklar yapılmamaılıdır.
Kozmetik ürünleri olarak kullanılan; alkollü ıslak mendiller, deodorantlar, tüy sarartıcı kremler, bronzlaştırıcı kremler gibi ürünlerin hatalı kullanımları, özellikle güneşle temas etmeleri ciltte lekelenmeler yapar. Bu tür ürünlerin kullanımında dikkatli davranılmalıdır.Özellikle yüz, koltuk altı, kasık bölgesi gibi cildi ince bölgelere uygulanan ağda, lazer epilasyon, cilt bakımı, peeling işlemleri ve lazerle cilt yenileme gibi işlemlerden sonra cildin güneşten, kimyasal ve mekanik travmalardan (kozmetik ürün uygulanması veya peeling, masaj uygulama vb) özenle korunması gerekir.
Akne izleri ve bunlara kişi tarafından gelişigüzel uygulanan tedaviler ileride leke sebebidir.Hamilelik döneminde meydana gelen yüzdeki gebelik lekesi hormonal durumdaki değişiklerin güneşle etkileşimi sonrası olduğu içinbu dönemde özellikle güneşten dikkatle korunmalıdır.
Cilt nemlendirilmesi her yaş ve her mevsim doğru olarak yapılarak, cildin hassas bölgeleri olan yüz, dekolte ve el cildine belirli aralıklarla yapılan bakımlar hem lekelenmeleri hemde o bölgelerin hızla yıpranmalarını durduracaktır.

Leke tedavisinin basamakları nelerdir?
Lekelerin oluş sebeblerine göre tedavi planları belirlenmeli ve hasta leke tedavisinin uzun sürebileceği konusunda uyarılarak sabirlı davranması istenir. Lekenin tecrübeli bBir doktorun muayenesinde iyi huylu yada kötü huylu olduğu şeklinde de türü tespit edilmelidir. Şüpheli durumda lekeden biyopsi alınması gerekir. Malign denilen lekeler için ben mümkünse her zaman cerahi olarak çıkarılıp patolojik incelenmasinin bir an önce yapılmasını taraftarıyım.
Çoğunluğu benign dediğimiz iyi huylu olan lekelerin tedavisinde izlenecek yol şudur: İlk olarak lekeyi neyin meydana getirdiği araştırılıp, etken bulunarak cildin o sebebten arındırılması gerekir.İkinci basamakta ciltte oluşan akut denilen yeni başlamış olan hastalık belirtileri varsa (yanık, kızarıklık, kaşıntı, pullanma vb) bu şikayetler tedavi edilerek ardından meydana gelmiş leke tedavisi başlanır.Üçüncü basamak olarak, leke tedavisi sonrası gerekli bakımın ve korumanın yapılması gerekmektedir.

Leke tedavisisnin son noktası lazer diyebilirmiz?
Kesinlikle EVET. Uygun lazer türü, tecrübeli eller ve uyumlu hastada muhteşem sonucu almanızı sağlar.
Lazer tedavisi tek seansta lekeyi geçirirmi?
Bu lekenin derinliği ile ilgili bir durumdur. Leke cildin yüzeysel katında sınırlı ise tek seans yeterli olabilirken, derine uzanan lekelerde seans sayısı ve arası tedaviye başlayınca belirlenir.
Leke tedavisinin mevsimi varmıdır?
Lekeler özellikle güneşle ilgili olduğu için; leke tedavisinde ideal mevsimler güneşin olmadığı sonbahar ve kıştır. Kışın başlayan leke tedavisi ilkbaharda tamamlanmalı ve yazın dikatli olarak güneşten korunma devam etmelidir.
YARA İZLERİ (AMELİYAT-YANIK-JİLET -BIÇAK-CAM İZİ) TEDAVİSİ
Yara izleri (skar), kişinin dış görünümdeki estetiğini bozmaları, istenmeyen anıları hatırlatmış olmaları ve çoğu kezde kaşıntı-kabarma gibi şikayetlerin sebebleri olurlar. Bu nedenle de hem tedavi amaçlı olarak hem de estetiği sağlayabilmek için, tedavileri plastik cerrahi açısından her zaman önemli bir yer tutmaktadır.

Kazalara, yanıklara, geçirilmiş cerrahi işlemlere ya da kişinin kendi vücudunda yaptığı travmalara bağlı olarak oluşabilen izlerin tedavisinde her geçen gün gelişen teknolojik uygulamaların hedefi izi en belirsiz hale getirmektir.İz tedavisi, izin oluş şekli, oluş zamanı, yaralıyıcı alettin türü, yaralanma sonrası uygulanan tedavi, kişinin vucudunun yaraya verdiği reaksiyon gibi bir çok etkene bağlıdır. İz tedavisindeki protokollerde bu etkenlere bağlı olarak değişmektedir.Plastik cerrahi sanatının hedefi, izi en az belirsiz hale getirmektir.

Bu konuda çeşitli araştırmalar devam ederken, biz plastik cerrahlar yaptığımız operasyonlarda izleri saklamayı ve olabilecek en estetik sonucu yakalamayı hedefleriz. Ancak, acil cerrahi olaylardan, kazalardan, bıçak, cam, falçata, jilet gibi tedavi edilmemiş kesici alet yaralanmaları sonrasındaki bazı yaraların iyileşme izleri gerçekten kabul edilebilir gibi değildir.

Tedavide bu izleri daha belirsiz hale getirmeye çalışırız.Tedavilerin zamanlamasıda yaranın durumuna ve hastaya göre planlanmaktadır. Bazı yaralarda tedaviye hemen başlanabilirken, bazılarında yara olgunlaşması olan ortalama 6 ay beklenebilir. Bunun kararını sizi muayne eden hekim vermelidir.
Yara nasıl en az izle tedavi edilir?
Öncelikle yaranın ilk müdahalesi doğru olarak yapılmalıdır. Kesi alanı cerrahi kesilerdeki gibi temizlenmeli, yara kenarları düz hale getirilmeli ve yara katlarına uygun olarak en uygun sütür materyali ile kapatılmalıdır.Tedavi sonrası uygun bakım ve kontrollerin doktorunuzun belirttiği programla yapılması ikinci esastır. Özellikle kol,bacak gibi yarada gerginlik oluşabilecek bölgelerde iz oluşumu daha fazladır. Bu bölgelerde tedaviden sonra gerginlik azaltıcı pozisyonlar yaranın daha az izle sonuçlanmasını sağlar. Yara izini önlemede önemli diğer bir faktörde,güneşten korunmaktır. Ortalama 18 ay yara yeri güneşten korunmalıdır. Uygun güneş koruma faktörlerinin doğru olarak kullanılması iz tedavisinde olumlu sonuca ulaşmamızı sağlayacaktır.
İz tedavisine ne zaman başlanmalıdır?
Bazı izlerde tedaviye hemen başlanabilirken, bazı tedaviye yaranın olgunlaşması beklenerek başlanabilir. Buna muayne sonucuna göre karar verilir. Bu sebeble mümkün olduğu en kısa zamanda yara bu konuda tecrübeli bir hekim tarafından değerlendirilmelidir.
Yarada zaman içinde değişiklik olurmu?
Kişinin yaraya verdiği reaksiyon ve tedaviye göre ilk zamanlar kızarık ve hafif kabarık olabilen yara,zaman içinde rengi soluklaşır ve kabarıklığı azalır.Ancak bazı kişilerde yaralarda kabarma, pembe renkte koyulaşma, yaranın sınırlarının dışına taşması olur ki buna hipertrofik skar, daha ilerisinede keloid denir.

Yara vücudun her yerinde aynı şekilde mi iyileşir?
Gerginliğin fazla olduğu bölgeler olan kollar, bacaklar gibi alanlarada yara kenarlarının genişlemesi sık görülebilir. Göğüs ön yüzü, omuz, kulak kepçesi gibi vücudun bazı yerleri ise hipertrofik skar ve keloid oluşumuna çok müsait alanlardır. Bu bölgelerin tedavilerinde daha özenli davranmak gerekir.

Hangi bölgelerde yara izi daha az olur?
Genital bölge,üst göz kapağı gibi bölgelerde skar dediğimiz yara izi daha az oluşur.
Acil yaralanmalarda tedavinin basamakları nelerdir?

1- Öncelikle doğru yapılan, mümkünse plastik cerrahi uzmanının tedavi ettiği akut dediğimiz acil tedavi.
2- Yeterli sürede uygun pansuman ve istirahat.
3- İyileşme dönemi süresince belirtildiği süre içinde solaryum, güneş, kimyasal ve mekanik travmalardan koruma.
4- Dengeli beslenme ve sigara kullanmama.
5- İyileşmenin tamamlandığı sürede doktorunuzun önerisine göre uygun ilaçla masaj tedavisinin başlanması.
6- Masajla yeterli iyileşmenin sağlanmadığı durumlarda, silikon bantlara ve yara içine streoid enjeksiyonlarına geçilebilir..
7- Son adım olarak, uygun lazer tedavileri ile yara en az izle tedavi edilir.
Daha önceden meydana gelmiş koldaki jilet,biçak,cam izi tedavisi nasıldır?
Benim hastalarıma uyguladığım tedavi protokolünde; iz yaygın olarak tüm kolda varsa, seri eksizyon dediğimiz basamaklar halinde yada uygunsa tek basamakta izleri çıkartarak cerrahi bir iz haline getirmektir.
Bunun üzerine gerekli tedaviler uygulanarak meydana gelen cerrahi izide en belirsiz hale getirmek için, bilimin şu anda tıbba sunduğu son imkan olan uygun lazer cihazlarımla tedavilerini tamamalıyorum.Bazı uygun hastamda cerrahi bir işlem yapmadan direk lazer tedavisine alabiliyorum.Bazı hastalarımda, tıbbi kalıcı makyaj yaptırabiliyorum.

Yanık izi tedavisinde neler vardır?
Yanığın oluştuğu ilk dönemdeki tedavi yanığın iyileşmesi açısından önemlidir.Ancak derin yanıklarda ne yazık ki iz oluşumu engellenemez.Diğer yara izi tedavileri uygun yanıklarda yapılabilirken,geniş yanıklar için,doku genişleticilerle sağlam doku arttırılıp,skarlı dediğimiz yanık alanına kaydırılarak yanık izi yok edilmeye çalışılabilir.

Lazerle izler hemen silinebilir mi?
Lazer,iz tedavisinde son gelinen noktadır.Hastaların beklentileri gerçekci olduğu sürece uygun izlerde uygun lazer tedavileriyle çok iyi sonuçlar alınır.Tek seans lazer tedavisi yetmeyebilir,seans sayısı ve seanslar arasındaki seans aralıkları yara tipinize göre hekiminizce belirlenir.

Cilt Soyma(Dermabrasion)
Dermabrazyon, derideki pürüzlü görünümü azaltmaya yönelik uygulanan mekanik soyma işlemidir. En sık sivilcelerin bıraktığı izlerin azaltılması için uygulanır. Derinin yüzeysel tabakası soyulduğunda, oluşan yaranın iyileşmesiyle daha pürüzsüz, gergin ve taze bir deri tabakası ortaya çıkar.Ameliyat, dermabrazyon uygulanacak bölgenin genişliğine bağlı olarak lokal ya da genel anestezi altında yapılır. Lokal anestezi altında yapıldığında kişi aynı gün evine dönebilir. Genel anestezi altında ameliyat yapıldığında kişi aynı gün ya da ertesi gün eve dönebilir. Ameliyatı takiben rahatsızlık vermeyecek derecede hafif yanma hissi şeklinde ağrı olabilir, ancak ağrı kesici ilaçlar ile rahatlıkla kontrol altına alınabilir. Yaraların iyileşip kapanması 5-10 gün sürer. İyileşmiş bir yara taze bir deri örtüsü ile kaplandığında pembemsi renkte olur. Pembemsi renk zamanla soluklaşır ve birkaç hafta içinde normal deri rengini alır.